Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 51 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
"Cıva gibi, kendi gibi, delidolu bir İstanbullu." Muhtelif üniversitelere girmiş, devamsızlık yüzünden atılma konusunda tecrübe sahibi olmuştur... Selahattin Hilav sayesinde ya da yüzünden, gazeteciliğe başlamıştır... Enis Batur yüzünden de sinema yazarlığına bulaşmıştır. Caz ve spor yazmaya başlaması, "kendi düşen ağlamaz" deyimini akla getirir. Edebiyat konusunda, kendi kendine bile olsa hep yazardı zaten, o sayılmaz... Zararsız bir şahıstır. İnsanlarla genelde iyi anlaştığı halde, durmaksızın çalışması
Cam kenarına dizili taburelere tüneyip, bir yandan önümdeki deftere bir gece önce seyrettiğim filmle ilgili notlar alırken, öbür yandan da çaktırmadan, gözucuyla onu izliyordum. Ona karşı hissettiğim şeyin ne olduğunu ya da aşk olup olmadığını anlamaya çalışıyor, ama bir türlü ismini koyamıyordum. Belki de çok fazla yalnızdım ve tutunacak bir duygu arıyordum. Ama aşk dediğin de neydi ki zaten? Sıkıcı hayat içinde açılan küçük bir pencere, zamanı gelmiş bir ihtimal. Şermin'i henüz sevmesem bile, sevebilme ha
Durmuş bir zamanın müebbet bekçiliği… Irmak Zileli’nin sıradışı kurgusu ve zarif anlatımıyla hikayeciliğin görkemine ve belleğin sınırlarına ayna tutan bir roman. Yunus Nadi Roman Ödülü sahibi yazar, geçmişten bugüne hayatın içinden geçenlerin hikayesine, bozuk bir meydan saatinin gözünden eşsiz bir saygı duruşunda bulunuyor. İnsan ruhunun derinliklerinin, nesnelerin tabiatının, doğadaki tüm seslerin izini süren roman, soluksuz bir yürüyüşe davet ediyor. Adımlayarak değil, zamanın akışıyla süzülerek yapı
Ahmet Büke'nin "Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi çıktı! Hakikatin Z. Hali"ni anlatan öyküler! Gece, Hatçam Teyze'yi eve bırakırken omuzuma dokundu. "Evlatçım, mesarif dediydim ama benim param buğdaylara yetti," dedi. "Biliyorum Hatçam Teyze," dedim. "Canın sağ olsun." Ertesi sabah yine gün doğmadan uyandım. Yan komşu Türkan Şoray'lı bir film açmış, sesleri bana kadar geliyor. Şöyle dizlerimi yokladım. Her zamanki ağrı gitmiş gibi geldi bana. "Acaba cemre dizlerime de düşmüş müdür?" dedim. İşte insan böyle
Philip Reeve'in sarsıcı bilimkurgu dizisinin beklenen 3. kitabı Türkçe'de! Makineler diriliyor, anılar canlanıyor. Yürüyen Kentler'in palet izlerinde hesaplaşma vakti yakın! "Vineland'i terk etmeye karar verdim. Bir grup Yitik Oğlan buraya geldi. Meraklanmayın, amaçları zarar vermek değil. Beni de yanlarına alacaklar. Sal-kentler'i ve Av Alanı'nı, tüm dünyayı göreceğim ve tıpkı sizler gibi maceralara atılacağım... Söyleseydim beni engellemeye çalışırdınız. Kendime iyi bakacağım ve... en kısa zamanda dönec
Şimdi bile çevremde, lisede, her yerde, hayatı benimkinden çok daha kolay olan, benden daha fazla sevilen, bu yüzden aptallıklar yapan kızlar görüyorum... İstedikleri tek şey dikkat çekmek; bunun ne tür bir dikkat olduğunun onlar için pek de önemi yok sanki. Ben öyle yapmıyorum. Yine de, elbette, boşluk benim gibi sıcaklığı çok özlemiş insanlarda daha fazla kendini hissettiriyor. Kalpteki delik kocaman. Benim daha da dikkatli olmam gerek. Joe ve ben ilk kez bakıştığımızda, etkilenen işte bu yanımdı. Sanki b
Aşk, dondurucu bir soğuktur bazen. Adrian yutkundu. "Herkes benim bir şey söylememi istiyor, ama ben bir şey söylersem, Stella'nın gideceğini ve onu bir daha, asla göremeyeceğimi düşündüm." Biraz sustuktan sonra mırıldanarak devam etti. "Sonuç olarak, hiçbir şey söylemedim ama yine de her şey bitti. Onu görüyorum, ama yine de ona bir daha asla bakamayacağım. En kötüsü de şu: Böyle bir şey, ancak biri öldüğünde biter ya da senden ayrıldığında. O zaman geçerlidir üzülmek, o zaman hakkın olur buna. Ama biz
Geçmiş, geleceğindir kimi zaman... "İnsan hem olduğu yeri sevip hem de niye gitmek ister?" "Çünkü gençsin ve görmek, tanımak, istiyorsun." Bir süre bakışlarını ufuk çizgisine dikti Kubilay Bey. "Hayat..." dedi sonra. "İnsan gençken merak ediyor. Kocaman bir dünya var ve onu bilmek istiyor." "Aslında biraz da korkuyorum," dedi Bahar. "Korkun, orada seni nelerin beklediğini bilmemenden. Ama çekiciliği de buradan gelir zaten." "O zaman..." "O zaman gitmeli!" dedi Kubilay Bey, işaretparmağıyla denizi gös
Gecenin içinde düşünürken, denizin keskin soluk alıp verişlerini çok net duyabiliyor. Yatağına uzanıp yine sıkı sıkı gözlerini yumuyor. Işığı olsa küçük yeşil defterine bir şeyler yazardı. Beceriksizce sıralanırdı sözcükleri, biliyordu, sonradan utanıp sayfayı koparır atardı. Defterde nefret ettiği sözcüklerin bir listesini tutuyor. İlki "keder" sözcüğü. Melodisinden bile nefret ediyor. Tam iyileşmemiş, küçük bir yarayı anımsatıyor ona. Hiçbir sınırı olmayan o duyguyu asla kapsamıyor bu sözcük. Devasa bir k
Saliha bütün gece yatağında oturup, hafızasını zorlayarak kendisine ait bir sır aradı. Yıllarca aklının batağında gömülü kalmış bir giz, başına gelmiş bir felaket, kimsenin bilmediği bir hastalık, işlediği bir suç... Onu diğerlerinden farklı yapacak bir şey. Zihninin derinliklerinden böyle bir şey bulup çıkarsa, ertesi gün gidip Miran'ın oturduğu taburenin önünde duracak ve aynen onun yaptığını yapacaktı. Bak, diyecekti, benim de yüreğimi sana açacağım bir meselem var. Ama olmadı. Ne kadar zorladıysa da o g
Marga dilini ısırıyor. O kadar çok sorusu var ki, ama soracak kimsesi yok... Herkesin canı yanıyor mu? Bu normal mi? Tüm sevgililer aynı mı? Çok mu hızlı gidiyor? Aptalın biri mi? Yoksa yeterince yetişkin mi değil? Böyle kasılmasına neden olan korku mu? Hamile kalma korkusu ya da yetememe korkusu mu? Neden bazen... iğreniyor? Ramiro yatakta her şeyin özgürlük olduğunu söylüyor. Ve bir çift, canı ne isterse onu yapabilirmiş. Önemli olan iyi zaman geçirmekmiş. Ve sınırları keşfetmek. Ve... Sorular dağıttı
Hayat yalnızlıklardan oluşur... Sonuçta öğretmenler Uranüs'ten gelmedi. Onlar da insan. Onlar da mutlu olmak istiyor. Aşkı onlar da merak ediyor. Merak etmeseler dizi seyretmezlerdi. Ama seyrediyorlar. Kendi aralarında konuşurlarken duyuyorum. Sürekli olarak dizi karakterlerini ya da evlilik programlarındaki tipleri çekiştiriyorlar. Herkes mutlu olmak istiyorsa, neden peki bu ikiyüzlülük? Neden sanki mutluluk ya da aşk ya da dostluk hiç derdimiz değilmiş, tüm derdimiz hücrelerdeki mitokondri, lizozom ve
Bekleyiş, tekinsiz bir yolculuktur bazen... Başparmağının tırnağını kapağın içine ittirdi ve madalyon açılıverdi. Bir kadın... Bir kadının fotoğrafı... Kadın gülmüyor ama sanki bakmıyor da, görmüyor da... Kadın, Özlem'in avucunun içinde. Dünyadaki hiçbir gidiş seninki kadar acı bir kalış yaşatmayacak bana anne... Özlem'in dizleri artık bedenini taşıyamıyordu; yere çöktü. Gözyaşlarını durduramıyordu. Kendine sarılıp ağlamak, kendini kucaklamak istiyordu. Kovdum seni anne! Onun adı, Bayan X'in var oluş
Ahmet Büke'den yeni ?Sosyal Ayrıntılar"! Aşklara meftun, hikâyelerden mecnun bir mahalle... İki şey bizi hayatta tutar: Tokluk ve kararında hararet. Ben bunlara basarak suyun üstünde kaldım. Onların kökleri de bu iki ihtiyardaydı. İhtiyar diyorum ama yaşlılık halinin bir evre olduğunu büyüyünce anladım. Çocukken, ben dâhil herkesin ihtiyar olduğunu düşünüyordum: Dedem, babaannem, enginarlar, kediler, yıldızlar, güzel havalar ve arsız soğuklar hep yaşlıydı benim için. Sonra fark ettim ki, anneler ve babalar
19 yaşından platonik postalar... Ben giyinip evden çıkacağım. Bir apartman kapısının önüne geleceğim, durup önce apartmanın ismine, sonra zillere bakacağım. Zildeki bir isim hoşuma gidecek, hemen oracıkta zahmetsizce sokağının, apartmanının adını, daire numarasını zarfın üstüne yazacağım. Sonrasında, derhal oradan uzaklaşacağım. Postaneye gidip Şef'ten ?postanenin şefi, eski ahbap, uzun hikâye? mektubumu postalamasını rica edeceğim. Platonik posta! Yapacağım şey bu. On dokuz yaşındaydı ve insanlardan kopm
Hepimizin aşkın ağına düşmemiz, âşık olmaya bu denli ihtiyaç duymamız ya da sevdiğimizi sandığımız kişiye bir şeyler vermeyi beceremememiz, sence de garip değil mi? ?Âşık olma"nın ne demek olduğunu bilmiyor olmama karşın hem de. Bunun, bu mide bulandıran tahammülsüzlükle, karışık duygularla, doyurulamaz arzularla bir ilintisi yoktur diye umuyorum. Yüce dağların tepelerinde dolaşmaktan hiç hoşlanmıyorum. Önce göklere dokun, sonra en aşağı, cehennemin dibine kadar in. Buruk bir tadı var, mutluluğa hiç benz
Okurla yazar arasında, tutku dolu bir yolculuk... Hep birlikte bekledik. Ellerim, Paul Michel'le görüşmemin engellenebileceği korkusuyla terden sırılsıklam olmuştu. Durgun, esintisiz havada ve yapay ışık altında oturup lekeli spor ayakkabılarımı izleyerek, kendimi sefaletin kollarına bıraktım. Sonra bir mucize oldu. Bir el usulca omuzuma dokundu. Başımı kaldırdım ve Paul Michel'in bana hınzırca sırıttığını gördüm; dünkü bembeyaz önlüklü hemşire de hemen arkasında duruyordu. | 1997 Dillons İlk Roman Ödülü
Onun gittiği yönü hiçbir pusula gösteremezdi... Sis kalınlaştı ve ben kör oldum. Ayaklarımın altında ezilen karın gıcırtısını duyuyordum; körük gibi soluğumu, rüzgârın ıslığını... Vücudumdaki tüm kıl, tüy adına ne varsa hepsini ayaklandıran hırıltıyı... Çok yakınımdaydı. Belki az sonra nefesini ensemde duyacağım. Durdum. Beş santim ötesini görebilsem keşke. Şalı sıyırdım, elime doladım. İşe yarayacağından değil, kendimi teselli etmek için. Dönüp durmaktan ayağımın altında bir çukur oluşmuştu. Aman ne iyi!
Koşuyordum. Birkaç kez tökezledim, sonunda nefes nefese durup bir ağaca yaslandım ve yavaş yavaş ağacın dibine kaydım. Sadece birazcık dinlen, diye düşündüm. Sadece beş dakika. Başımı dizlerimin arasına gömdüm. Nasıl izin verdim beni kandırmalarına? Aptal da değildim ki. Çok kısa bir süre önce onların yanında yer aldığıma ve onların cinnetini paylaştığıma inanamıyordum. Almanya'nın doğusunda bir köyde, insanlar birbirinden kopuk, gelecekten beklentisiz, kül rengi bir rutin içinde sürdürüyorlardı hayatların
Yaşamın ne kadarı hayaldir, hayallere biçilen ömür neyle ölçülür? "Arno ormandaki adamı düşündüğünde, içinde, hayal gücünü harekete geçiren, yüzlerce soru uyandıran bir merak kıpırdanmaya başladı. Bu gizemli yabancı kimdi? Neden o kulübeye sığınmıştı? Hayal gücü oradan oraya sıçradıkça, merak umudu besliyor ve yabancı adamın görmediği yüzü babasının bildik yüzüyle yer değiştiriyordu. Ya gelen babasıysa..? Ya onlara sürpriz yapmak için saklanıyorsa..? Belki de yardıma gereksinimi vardı? Belki de Arno'nun
Toplam 51 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1