Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 300 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Bir zamanlar bir ağaç vardı ve küçük çocuğu çok sevdi... Hergün çocuk ağacın yanına gelir, onun elmalarını toplar, dallarında sallanır, gövdesine tırmanır. Bu durumdan ağaç oldukça mutludur. Zaman geçer çocuk büyür. İstekleri ve beklentileri farklılaşmaya ve o oranda da artmaya başlar. Ağacı tüketircesine isteklerde bulunur. Ağaç verdikçe verir. Bu öykü dokunaklı ve dokunaklı olduğu kadarıyla da hayata ilişkin dersleri içinde barındırır. Öyküde mutlulukla üzüntü hep iç içe seyreder. Shel Silverstein
Su damlası doğanın kendi döngüsü içinde oradan oraya savrulmaktadır. Önce soğuk bir yörede kar olarak toprağa düşmekte, eriyip toprağın derinliklerinde temizlenip yeryüzüne çıkmaktadır. Daha sonra yaramaz bir çocuğun su ihtiyacını gideren damlacık, onun vücudundan tekrar doğaya dönerken başından birçok macera geçmektedir. En son kendisini okyanusta bir damla olarak bulan bu su damlası orada da yeni maceralara hazırlanmaktadır.
Sert bakışlı, keskin gözlemci, kaleminden kan damlayan bir güldürü yazarı: Aydoğan Yavaşlı. Doğrusunu söylemek gerekirse, yaptığı 'mizah' kimselerin 'mizahı'ına benzemiyor. Üslubu da öyle. Kelimeleri seçerken gösterdiği titizliğe siz de tanık olacaksınız. Yavaşlı'da sıradan kelimeler, birden yapısal değişikliğe uğrayarak güldürünün o eşsiz büyüsüne giriyor, başka anlamlar kazanıyorlar. Yavaşlı'nın bir başka özelliği de sanatımızın her türünü ve her türün sanatçısını kimi zaman 'topa tutup' kimi zaman da
İroni, belirtisini tanıyabilen toplumlarda dilin zaferi haline gelebilir." Aydoğan Yavaşlı, yazdığı türü önemseyen, önemsediğini üslubuyla, titizliğiyle, "dil tadı"yla kanıtlayan bir yazar. Yayınlarımız arasında çıkan diğer kitapları, bu iddianın en somut kanıtlarıdır. Bu kitapta yer alan hikayelerde hemen her okurun hemen farkına varacağı, şudur: İroni, bir dil şöleni haline getirildiğinde gerçekten etkili oluyor. İnsanı hayatın sunulan değil, gerçek yüzüyle karşı karşıya getiriyor.
Akşamın binbir rengi Deli bir tekne olur yüreğimde Nerede gül beyazı balıklarım Deli bir tekne olur yüreğimde Bütün yaşadıklarım Ve bütün yaşamadıklarım Alır başımı açılır Kuşlar gibi ne varsa içimde Yasalarını bile duymadığım Alır götürür beni Adını ve yerini bilmediğim Uzaklara bırakır Bir akşam vakti sana sarılaşım Deli bir tekne alın yüreğimde Haydi gidiyoruz der Derken buluşur dudaklarımız Birden papatyalar içimde
Afşar Timuçin bu yeni kitabında, yeni şiirimizin oluşum ve gelişim sürecini Tanzimat döneminden alıp 1960 kuşağına kadar getiriyor, böylece bu çok genç şiir atılımının ayrıntılı bir incelemesini ortaya koyuyor. Aşağı yukarı yüz yılı içine alan bu yeni şiir serüveninde özellikle yapı taşları niteliği taşıyan şairleri geniş bir çerçevede irdeliyor ve eleştirisini pekçok örnekle doğruluyor. Bu eleştiri kitabının şifre tutkulu aydınlar kadar bizim yeni edebiyatımızı öğrenmeye hevesli gençleri de ilgilendireceği
Şiirleriyle olduğu kadar deneme yazılarıyla da tanıdığımız Afşar Timuçin'in gazete yazılarının birinci cildini daha önce yayımlamıştık. Bu ikinci ciltteki yazılar da birinci cilttekiler gibi sıradan, güncel sorunlar çerçevesinde sıkışıp kalmadan felsefenin, ruhbilimin, estetiğin, tarihin sorunlarına yöneliyor. Bu kısa ve özlü yazılarda deneme türünün ilginç örneklerini bulacaksınız.
En güzel şeylerimin yorgunuyum En güzel yerlerine sakla beni Ölümleri andırsın sakın korkma İyice ört üstüme her şeyini Mağaralarında barındır beni Kim sorarsa sorsun burada deme Derin uykulara daldır düşüncemi Bembeyaz yağmurlar yağdır içime Beni rüzgarlara ver sürülere kat Kandır göçmen kuşları bu da bizden de Karların altına gizle sulara karıştır Zamana bir gün diye ekle beni
Mete okuldaki arkadaşları Kaya ve Sarp'ın kışkırtmaları ve çeşitli yerlerde karşısına çıkan reklamlar yüzünden Online Duty oyunu canavarına dönüşür. Sırasıyla bitirdiği görevlerden sonra sokağın muhafızıyla karşılaşır. Mete üçüncü görevi bitirip Kaya ve Sarp'a yetişebilecek mi? Oyundaki sürpriz isim kim? Sokağın muhafızının Online Duty oyunuyla ne ilgisi var? Bu kitapta gerçek, düş ve sanal ortam birbirine giriyor. Düşleyen Kazanır! Yazar Özgeçmişi U. Günel, 1991 yılında İstanbul'da doğdu. Üniversite öğr
Atatürk'ü ailemden, öğretmenimden ve çevremden o kadar çok dinlemiştim ki, her dinlediğimde ona olan merakım bir kat daha artmıştı. Atatürk hakkında bir araştırma yapmaya karar verdim. Acaba Atatürk ile ortak yönlerim olabilir miydi? Bunu çok düşündüm ve hem onu hem de kendimi keşfetmek istedim.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden uzun ve zorlu yolculuğun tarihin akışı içindeki yerini ve önemini öğrenmek hepimiz açısından son derece önemlidir. Tarihin akışı içindeki yolculuklarını yakından tanıyıp anlamayan ulusların sonunun nasıl olduğunu yine tarih sayfalarında bulmak mümkündür. Geleceği doğru şekillendirebilmek için tarihi doğru kavramak ve tarih bilincine sahip olmak kaçınılmazdır. Yıkılmış bir imparatorluktan Türkiye Cumhuriyeti'ne uzanan zorlu yolculuğun en önemli anlatısı Atatürk'ün ka
Felsefenin yöntemleriyle düşünmeyi çoktan bırakmış olan estetik kendi bilimsel alanını oluştururken özellikle yapıtlar araştırmasında sınırlanıyor yani doğrudan doğruya somut güzelle ya da güzelin kendisiyle ilgileniyor. Bu yüzden onu laboratuar estetiği diye nitelendiriyoruz. Laboratuarın estetikteki anlamı oldukça geniştir ve insanın bugüne kadar yaratmış olduğu tüm yapıtları içerir. Yeni estetik demek ki temellerini doğaüstünde değil doğrudan doğruya yapıtlarda arayan estetiktir. Estetikçi için de hatta
"Bilimin ve felsefenin daha doğrusu üst düzeyde düşünmenin başlıca sorunu yöntem sorunudur. Gündelik yaşamda düşünmenin temel sorunu bile yöntem sorunu olmalıdır: yöntemsizlikte ne kadar zaman ve güç harcıyoruz. Kendiliğinden yöntemli olmakla yöntemi sorun etmek aynı şey olmamalı. Bilimin ve felsefenin temel sorunu özellikle Yeniçağ'ın başlarından bu yana yöntem sorunudur. Yöntem zamanla felsefeden çok bilimde belirleyici oldu ve bilim denince yöntem akla gelir oldu. Görüşler ortaya koymaktan çok doğrulara
Feribottan Yalova'ya çıktıklarında saat henüz sekiz olmamıştı. "İşte, aynen öngördüğümüz gibi," dedi Serkan Bey. "Buradan Bursa yolunu tuttuk mu önce Orhangazi'ye varıyoruz ancak orada durmuyoruz. Orhangazi'den İznik'e yöneliyoruz. Yaklaşık bir saat sonra İznik'te oluruz." Ece ile Arda bu kez tarih öğretmeni Serkan Bey'in rehberliğinde tarihi Bursa ve çevresini gezmeye niyetlenmişlerdi. İlk durakları onca uygarlığa beşiklik etmiş İznik olacaktı. Daha sonra Gemlik'ten Bursa'ya doğru yola çıkacaklar ve son gü
Amazonlar gerçekten var mıydı? Yaşadılar mı? Kadınların yönettiği bir devlete sahipler miydi? Sinop, Terme, Amasya, Smirna (İzmir), Efes kentlerini onlar mı kurdular? Truva'yı Yunanistan'dan ve Ege adalarından gelen yağmacı Akalara karşı savundular mı? Amazon Ormanları ile Amazon Nehri'ne neden onların adı verildi? Amazonlar yaşadı. Günümüze bolca iz, isim, resim bıraktılar. Orta Karadeniz'de bir devlet kurdular. Bu devletin yarattığı uygarlık, Hititler başta olmak üzere birçok Anadolu uygarlığına ışık
Anadolu'nun en köklü devletlerinden biri olan Hititler, MÖ 1200 yıllarında düşmanlarının saldırıları sonucu yıkıldı. Hitit Devleti'nin yıkılmasından hemen sonra yeni kurulan devletlerden biri de Frigya Devleti'ydi. Frigya Devleti yaklaşık dört yüz-beş yüz yıl kadar yaşadı. Eski Yunanlılar, bölgede yaşayan insanlara Frig diyorlardı. Bu yüzden bölge insanlarının kurduğu devlete de Frigya Devleti adı verildi. Günümüzde Ankara, Afyonkarahisar, Eskişehir, Kütahya, Uşak, Denizli illerinde izlerine rastlanan Frigl
Hititler, Orta Anadolu'da MÖ 1700-1200 yılları arasında büyük bir devlet kurdular. Uygarlık tarihine büyük katkılarda bulundular. Batı uygarlığı; Eski Yunan, Eski Roma uygarlıkları, Bizans İmparatorluklarında Hititlilerin izlerine bol miktarda rastlanır. Bronz çağının en güzel örneklerini günümüze bıraktılar. Güneş, geyik heykelleri onların simgeleri oldu. Bronz çağından sonra demir çağını başlattılar. Mısırlılarla Suriye üzerinde güç savaşları yaptılar. Bu savaşlardan, MÖ 1286 yılında yapılan Kadeş Savaşı
Hikâyemiz Manisa'da geçiyor. Ege bölgesinin bu ünlü kentinde çok eskiden Lidya Devleti vardı. Devletin başkenti Sard kentiydi. Sard, görkemli yapıları, mermer, mozaik işlemeleriyle günümüzde bile ayakta duruyor ve görenleri büyülemeyi sürdürüyor.
Tarihteki en ünlü kentlerden biri... Paris ve Helen'in aşkı, Ölümsüzlük Suyu'na batırılmış Aşil (Akhilleus) ve Hektor, Tahta At (Truva Atı)... Dünya durdukça unutulmayacak...
Toplam 300 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1