Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 87 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Türk edebiyatının usta hikayecilerinden Mustafa Kutlu'nun yeni kitabı Sevincini Bulmak okurlarıyla buluşuyor. Kutlu, Sevinci Bulmak'ta "dış dünyanın hücumuna karşı kitapların dünyasına sığınan" Suna ile Elif'in hikâyesini anlatıyor. Hikaye, Tanpınar hayranı bir akademisyen olan Suna'nın ve onun dert ortağı, sırdaşı Elif'in hayatlarına giren insanların, yaşadıkları aşkların, ayrılıklarının, uğradıkları hayal kırıklarının, hüzünlerinin anlatılmasıyla şekilleniyor. Kutlu, "sevincini arayan" ve bütün zorluklar
"Nemide başka bir hayat, başka bir âlem için yaratılmıştı. Nemide âlem-i hayatta, çalılar arasına salıverilmiş ince kanatlı bir kelebek hükmündeydi. Per-i zerrinini teşkil eden zarlar, güzergâhındaki çalılardan hunîn cerihalar topladı. Yed-i hilkat bazı vücutları yaşatmamak için yaratır. Onlar ademden kefenlerini hamilen gelirler. Nemide vücuda geldiği zaman gözlerinde bir katre yaş, dudaklarında matemi bir tebessüm getirmişti." -Recaizade Mahmut Ekrem- Nemide, Halit Ziya'nın İzmir dönemi romanlarının
"Şiddet-i sevdan bende akıl fikir bırakmadı. Bu nasıl meshuriyet bilmem ki! Evvelden bana aşktan, muhabbetten bahseyledikleri mariz-i sevda olanların gözleri dünyada hiçbir şey görmediğini hikâye ettikleri zaman ben gülerdim. Hep bunlar bana mübalağakârane birer masal gibi gelirdi. Meğerse aşk denilen hissin külliyen cahili imişim. Sana gelinceye kadar dünyada kimseyi cidden sevmemişim." Hüseyin Rahmi Gürpınar, Nimetşinas'ta, Aksaray'da yaşarken tanık olduğu gerçek bir olayı, bir konağın hanımı, beyi ve
Tanpınar, şiiri, hayatının başlıca ihtirası ve meşgalesi yapmış bir insandı. Hikaye, roman, deneme, tenkit ve edebiyat tarihi gibi nesir nevilerinde oldukça bol eser vermesine rağmen, şiirleri bunlara nisbetle az sayıdadır. Bu onun şiir sanatına nesirden daha az ehemmiyet vermiş olmasından değil, bilakis, en yüksek sanat telakki ettiği şiir sahasında son derece titiz olmasından ve "mükemelliyet"i en üstün değer tanımasından ileri gelir. O, hayatı boyunca "güzel" ve "mükemmel" şiirler yazmayı düşünmüştür. Me
Yazarın bu eserinde çok kısa metinlerden oluşan bir bölüm ile uzun metinleri kapsayan ikinci bir bölüm vardır. Eserde şu hikâyeler yer alıyor: Seyfettin'i Severdik, Mahzun Mücahit, Bir Şey Yap, Su Sesi, Uysallığın Lüzumu Yok İsyanın Sırası Değil, Masal ve Rüya, Tâciser'in Şiiri, Hikâye, Bahar Dalı, Yürüyen Hüküm, Aheste Beste, Kambur Hafız ve Minare, Hüzün ve Tesadüf , Karakoncolos, Dürbünlü Çiçek, Mevzu Derin, Uç Selahattin Uç.
Taşralı, Nurettin Topçu'nun 1952-1958 yılları arasında yazdığı hikâyelerden oluşmaktadır. Bu kitap esasen bir fikir adamı olan Topçu'nun sanatçı kişiliğini ortaya koyuyor. Fransa'da felsefe doktorası yapan yazar, aynı yıllarda sanat tarihi ile de ilgilenmiş, deneme tarzındaki yazılarını "Var olmak" adlı eserinde toplamıştır.Tojra/f'da yer alan metinler yazıldığı yıllarda Anadolu insanının meselelerim, aydın kesimin çıkmazlarını ve Topçu'nun mistik-metafizik dünyasını dile getiriyor.Sanatta bir "Anadolu roma
Tanpınar, Huzur'u yayımladıktan sonra yaptığı bir söyleşide kendisine yöneltilen, "Huzur devam edecek diyordunuz?" sorusuna "Edecek, tabii edecek. Mümtaz ölmemiştir. Hâlâ yaşıyor ve yeni bir insan olarak doğmak için beni zorluyor" cevabını verir ve şunu ekler: "Fakat daha evvel Huzur'un öbür kısmını neşredeceğim, yani Suat'ın Mektubu'nu. Küçük bir eser, okuyucu orada Mümtaz'ın meselelerini daha başka bir planda görecektir." Tanpınar'ın bu niyetini kuvveden fiile çıkardığını İÜ Türkiyat Enstitüsü'nde buluna
"Aydınlığa ve vuzuha açılan bir kapı, sonsuzluğa doğru uzanan bir yol, hakikat ve merhamet deryasına doğru akan bir nehir, göğe yükselen bir miraç... Mustafa Kutlu'nun İlmihali'nde (ki yıllar önce ilk metinler ortaya çıktığında ona birlikte Kutlu İlmihal adını vermiştik) yüksek bir hissiyatın eşlik ettiği bu hikmetli anlatım edebin ve edebiyatın, sanatın imkânlarıyla yeni bir biçime ve üsluba kavuşuyor, terütaze yeni bir ihmihal türüne kanatlanıyor. Yazar metinlerin neredeyse tamamında aslında kendi tecrü
1968'den 2018'e kadar kırk kitaba imza atan Mustafa Kutlu, kendi deyişiyle "öyküsünü geç bulsa da" onu sağlam temellere yaslayarak, yerli ve millî olduğu gibi esasen İslamî bakış açısına sahip bir yazardır. Yaslandığı hikmet ve ahenk çizgisini her kitabında bir üst seviyeye taşımış, geleneği yenileme yolunda kendine has bir dil ve üslup ortaya koymuştur. Müslüman Türk toplumunun modernizmle maruz kaldığı yabancılaşmayı hikâye ve deneme yazılarında kalbî bir dille nakledip eleştiren Kutlu, bu sene yazarlığı
Tükendi
Hüsrev ü Şirin, Tanpınar'ın ilk eseridir. İstanbul'a gelip bir sene Baytar Mektebi'nde okuduk-tan sonra Darülfünun'da felsefe ya da tarih okumaya niyetlenen Tanpınar, daha sonra büyük bir muhabbetle bağlanacağı ve fikrî yönden besleneceği Yahya Kemal'in edebiyat şubesinde derslere girdiğini öğrenince bu şubeye kaydolur. O yıllarda Darülfünun'dan mezun olmak için bir bitirme tezi yazmak gerekliydi. Tanpınar da kuvvetle muhtemel hocalarının yönlendirmesiyle klasik edebiyatımızın en önemli şairlerinden olan Şe
Türk edebiyatının usta hikâyecilerinden Mustafa Kutlu'nun yeni kitabı Tarla Kuşunun Sesi, okurlarıyla buluşuyor... Kutlu, "halk destanı" tarzında kurduğu hikâyede, bir ailenin kuşaklar boyu yaşadıklarını anlatıyor. Kalabalık bir ailenin hayatını merkeze alan Kutlu, diğer hikâyelerinde de olduğu gibi hikâyeyi günlük hayatın unsurlarıyla zenginleştiriyor. İnsana, aileye, topluma "gerçekçi" ve "merhametli" bir gözle bakan anlatıcı, hikâyeye tarihi bir arka plan da çiziyor. "Böyledir. Her şeyin aynı şekilde s
Tasavvufun Mahiyeti Şifau's-Sail
Ömrü boyunca birçok ağır işte çalışmış, düzenli bir eğitim almamış biri Eric Hoffer... Kuvvetli bir gözlem ve meseleleri sıradışı yorumlama tarzı bütün metinlerinde baskın unsurdur. Birçok eserini tahrik edici ve ufuk açıcı kılan da bu özelliktir. Değişim Sancısı olarak dilimize çevrilen bu eserde Hoffer, insanlık tarihi boyunca görülen değişimlerin toplumlar ve bireyler için ne derece önem arz ettiğini, bugüne kadarki genel kabullerin aslında insanların tepki ve tercihlerini anla
Tükendi
Allah'ın yalnız insana bahşettiği büyüklük, insanlıktan ya alınıyor veya ona veriliyor. Çok kere beşerin en büyük bildikleri, ondan büyüklük çalanlardır. Bunlar, madde âleminin avcılarıdır; ihtiraslarının dizginlerini bırakmış, hareket âleminde her vâsıta ile iktidar ve saadet peşindedirler. Zavallı beşeriyet, kendi ruhunu paçavraya çeviren, bu kendi hırsızlarının meftunudur. Bunlar büyüklüklerini insanlığın bu vasfından çalarlar.İnsanlığa büyüklük bağışlayan gerçek büyükler ise, ruh dünyamızın fatihleridir
Anadolu'nun ücra bir kasabasında bir eski otobüs. Otobüsü dolduran her kesimden insanlar. Civardaki tren istasyonuna yapılan bir yolculuk. Mavi Kuş bir yol hikâyesi. Ellili yılların Türkiye'sinden sinematografik bir kesit. Kitap tek bir metinden oluşan bir uzun hikâyedir.
"Klasik edebiyatımızda şiir sanatına dair bize ulaşan müstakil bir kitap yoktur. Tanzimat devrinde şiire dair tartışmalar -neredeyse tamamen- gazete ve dergi sayfalarında yoğunlaşır. Cumhuriyet devlinde ise şiir sanatı üzerine zengin bir literatür karşımıza çıkar. Fakat şiir kadar, şiir hakkında söylenenlerin de ucu bucağı, eni-boyu yoktur. Şehzadenin filleri gibi, herkes-bir ucundan tutar ve dokunabildiğinden hissettiği intibaları dile getirir.Elinizdeki eser, adından da tahmin edileceği gibi bir inceleme
Bir asırdan beri memleketimizin başta gelen derdi medeniyet meseJesidİr. Geçmişte büyüklüğü dünyaca bilinen Türk mîlletinin medenî varlığa sahip olmadığını önce Batı'yı tanıyanlar ortaya attı. Tanzİmatla başlayan Batı münasebetleri, birçok nesillerin gözünü kamaştırdı. Aydınlar, Batı'mn yükselişindekİ sim aramaya koyuldular ve bu araştırmayı yaparken farkında olmadan kendi iç dünyalarını Batı'mn içinde buldular. Birbiri ardısıra birkaç nesil "Avrupa'ya benzemek için ne yapalım?", "Garplılaşma nasıl olmalı?"
Biz, hem uysallığa, hem de anarşizme karşıyız. Her türlü sosyolojizme, yani toplum gerçeğinin her şey olduğu anla-, yışına karşı olduğumuz kadar, bencil ve katı ferdiyetçiliğin de karşısındayız. Sadece bütün iradeleri aynı şekilde belirleyen bir İrade karşısındaki uysallığı kabul ediyoruz. Bize göre selâmet, tarih ve insanlıkla birlikte, tarihin ve insanlığın var oluş sebeplerini içinde bulacakları bir mutlak'a bağlanmaktan ibarettir. Aklı başında bir insanlık, kendini asla gayesi ve gerçekleştireceği mukad
Toplam 87 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1