Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 56 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Oguz sadece bir destan kahramanı mı, yoksa gerçekten tarihte yaşamış bir şahsiyet mi, kimdir bu Oguz sorusuna şimdiye kadar pek çok alim cevap vermeye çalışmıştır. Kimine göre O; büyük Hun yabgusu Börü Tonga (Tokta/Mo-tun) iken, bazıları da; Türk milletine gönderilmiş bir peygamber demiştir. Aslında her iki iddiada bulunanların da kendileri açısından haklı tarafları vardır. Türk tarihinin en kudretli ve meşhur hükümdarlarından birisi, Hun Devletini zirveye çıkaran ve kendinden sonra gelecek olan Türk süla
Günümüzde siyasi ilişkiler açısından bakıldığında tam bir kurtlar sofrası olan Ortadoğu'yu ve Kudüs meselesini anlamak için tarihin sayfaları arasında bir gezintiye çıkaran bu kitapta; Abbasi Halifeliği döneminde, Şiî Fatimî Devleti'nin ve Batınîlerin Haçlılarla birlik olup İslam alemine ne gibi büyük sorunlar açtığı daha iyi anlaşılacak, Ortadoğu'daki sorunların ana kaynağına inerek meseleler hakkında bilgi edinmek mümkün olacaktır. Bu eser; Birinci Dünya Savaşı'na kadar idaresi Müslümanların elinde kalan
Ahmed Midhat Efendi, Tercüman-ı Hakikat gazetesinde Yeryüzünde Bir Melek romanını tefrika etmeye başlayınca Namık Kemal ve özellikle de Ebuzziya Tevfik bu roman üzerinden onu âdeta ardı arkası gelmez bir eleştiri yağmuruna tutmuşlardır. Ahmed Midhat ile Namık Kemal'in ilk zamanlar çok dost olduklarını fakat sonradan aralarının büsbütün açıldığını ileri süren Ahmet Hamdi Tanpmar, Ahmed Midhat Efendiyi salt kendi çıkarını düşündüğü için Namık Kemal'le bozuştuğu ve dahası Midhat Paşa'ya yine aynı sebeple ihane
Şiir, diğer sanat dalları gibi içinden çıktığı toplum hakkında ipuçları verir. Giyimden yemek alışkanlıklarına, hukuk sisteminden bayram kutlamalarına, hastalıklardan tedavi yöntemlerine, eğitimden aşkı ifade ediş biçimine kadar geniş bir toplumsal fotoğraf şairin dizelerinden yüzyıllar sonraya akar. En fazla gazel yazan ikinci şair olarak bilinen Zâtî de yaşadığı dönemi (1471-1546) gücü tartışılmaz bir üslupla ortaya koymuştur. Bu çalışma Zâtî Divanı'nın, sosyal hayat pratiklerini ortaya koymak ve zamanı
Saraybosna'da Mevlevîlik, 20. yüzyılda yaşamış mesnevîhanlar sayesinde dinî bir tezahür olarak devam etmiştir. Bu mesnevîhanlardan biri 2011 senesinde vefat eden Hacı Hafız Halid Efendi Hacımuliç'tir. Her kesimin sevgi ve saygısını kazanmış bu değerli şahsiyet, ömrünü Kur'an-ı Kerîm'e ve Mesnevî'ye hizmete vakfetmiş, Saraybosna'da Fatih Sultan Mehmed Camii'nde ve şehirdeki muhtelif camilerde hayatının sonuna kadar bedelsiz olarak imam-hatiplik yapmıştır. Gazi Hüsrev Bey kütüphanesinde kütüphane memurluğu, i
Türkiye, ülkelerindeki iç savaştan kaçan Suriyelilere kapılarını açtığında yıl 2011'di. Onlar, evlatları ve birkaç parça eşyalarıyla birlikte gelirken acılı bir hikâyenin parçalarını da taşıyorlardı. Kamplara yerleştiler, iş bulma ve yerleşik bir hayata geçebilme düşüncesiyle çeşitli şehirlere dağıldılar ve nihayet Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine ulaşmaya başladılar. Tüm bunlar son 6-7 sene içinde oldu. Ölümü göze alarak yaşam yolculuğuna çıkan binlercesi, yaşamaya erişemeden Akdeniz'in karanlık suların
Halk arasında "Kalp kişinin yumruğu büyüklüğündedir." diye bilinir. Ne var ki çoğumuz, kalbin boyundan katbekat büyük bir yük taşıdığından, bu zor görevin altından nasıl kalktığından pek de haberdar değiliz. Vücudumuzun yakıt deposu kalbimiz, oksijen yüklü kanı tüm bedenimize ulaştırmak için bir an bile durmadan çalışır. Biz günlük işlerimiz için delice koşturup dururken, beynimiz başta olmak üzere tüm organlarımız kalbimizin pompaladığı kanla beslenir. Kalbimiz, her atımda bir çay bardağını doldurmayacak
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında, başta İstanbul'un gündelik hayatı olmak üzere devletin ve milletin içinde bulunduğu şartları günü gününe müşahede eden Ali Efendi, 1870-1878 yılları arasında Basîret gazetesinde yayımladığı bu yazılarda, başka hiçbir kaynakta rastlanamayacak kadar çok ve çeşitli toplumsal sorunları, bütün tazeliği ve çıplaklığıyla anlatmaktadır. Sadece "Konu Başlıkları İndeksi" altında sıralanan meseleler göz önüne alınsa bile öteden beri devam edegelen toplumsal problemlerimizin aktü
Her dilde, hakkında en çok yazılan ve en çok konuşulan kelimedir AŞK. Harfler, lisanlar, telaffuzlar değişir de onun, kalbi gönül, gönlü de umman yapan hâli aynı kalır. AŞK her dilde aynı şekilde tezahür eder. Ona, kim ne yakıştırmışsa dünya kurulduğundan beri, o insandandır, yetersizdir! Çünkü kim neresinden yandıysa onunla tarif eder. Tarifler birikir. Aralarında çelişir. Kimi yedi kata düşürür, kimi yedi kata çıkarır. Kimse, avucunun yangınından ötesini bilemez. Biz; kızıldan kızıl, zehirden zehir, der
"Sanki bu Asuman'la birlikte bir şey oldu. Gezegenler mi aynı hizaya geldi? Ne oldu anlamadım ki! Ama hissediyorum, büyü filan mı yaptılar acaba? Hayatım bir anda, başka bir kafaya geçti. Öyle bir hızlandı! Ferdi Tayfur filminde oynuyordum da Tarantino filmine transfer olmuşum gibi." Bu kitapta kimler yok ki; Asuman, annesi Nazire, annesinin tavuğu Çilli, teyzesi Mürüvvet, kız kardeşi Gülendam, abileri Sedat, Vedat, psikoloğu Jale. Evden, mahalleden, okuldan daha pek çok kişi ve tabi ki Talip. Talipsiz ol
96 yıl önce, büyük bir mücadeleyle santim santim kurtarılan bir memleketin öyküsü, duası olarak yazıldı İstiklal Marşı. Mehmet Akif Ersoy bir tarih özeti yapıyordu 10 kıtada. Üzerinden neredeyse bir asır geçmesine rağmen, bir milletin mücadele destanını hâlâ aynı etkiyle anlatan mısralardan oluşuyor Millî Marşımız. Bu kitap İstiklâl Marşı'nın temsil ettiği değerlerden psikanalizine, bir mutabakat metni oluşundan kelime kelime çözümlenmesine kadar her yönüyle ele alan makalelerin bir derlemesi olarak ha
Köyünde, şehrinde ve yaşadığı her yerde memleketimizin uğradığı saldırılara karşı ailesi ve vatanının akıbeti konusunda bitmek bilmeyen kaygılarla mahzun olan kadınlardı hepsi. Önce olaylar başladı. Uğursuz ölüm haberleri, istila edilen köyler, şehirler, camiler, evler yağmur gibi yağan mermiler, bombalar karşısında tepkisiz durup beklemenin zamanı değildi. Duramazlardı. Bu meselede aileye haber vermeden koşarak askere kaçmak da vardı, bebeğini evin, köyün en yaşlısına emanet etmek de. Yeter ki vatan kurtul
Yaraları iyi eden onları görmektir. Yüzleşmektir. Yaralarına isimlerini söylemektir. Yalnızca demokrasileri değil, kalpleri de incitir darbe. Sokakları, caddeleri, evleri, okulları, köşedeki simitçiyi, sokağın kedisini, insanı yabancılaştırır kendi kendine. Renklerin parlaklığını alır, ümitleri suskunlaştırır. Sizin kalbinizi neresinden kırdı darbe, darbeler ve darbe girişimleri? On iki edebiyatçı kalemlerine yükleyip iyileşme yoluna döktüler kelimelerini. Taşları, güvercinleri, köprüleri, hevesleri, dualar
Taşlar Krallığı'ndaki huzur dolu yaşam bir gece esrarengiz bir yabancının krallığa girmesiyle yok olur. Yabancı kötülük peşindedir. Güçlerini kullanarak krallığı ele geçirmeyi ve sihirli Candara Taşlarını çalmayı planlamaktadır. Son derece acımasızdır ve müthiş bir büyü yapar. Ama hiç beklemediği bir anda iki cesur çocuk, Prenses Amalek ve Prens Seph'in direnişiyle karşılaşır. Prens ve Prenses, Kara Büyücü'nün planını bozmaya kararlıdırlar. Mücadele etmek için kendilerinden başka hiç kimsenin kalmadığını a
Akademik düzeyde kurgu ve edebiyat dersleri veren Uzma Aslam Khan, eleştirel bakışı, eşsiz olay kurgusuyla karşınızda. Memleketi Pakistan'a karşı Batılı bakış açısını, kendi kendini yitirenlerin arayışını, inandıklarına yabancılaşmışların zulmünü, ölümü yaşam gibi sıkı sıkı tutanların işaretlerini, göçebelerin yerleşik hayata zorlanışını iç titreten bir duyarlılıkla anlatıyor. Bu kitabı okurken dağlarla sohbet edecek, göllerin elinden tutacak, bir fotoğrafın dondurduğu zamanı yaşatmaya devam edeceksiniz.
Zeki Bulduk "atları" alıp bir yolculuğa çıkıyor ve çıkarıyor. Taşrada doğanlar, taşrada kalanlar, oradan ayrılıp kendine yeni bir hayat kuranlar, oradan ayrılamayanlar, oradan çıkıp üniversite okuyan gençler ve katıldıkları eylemler, yaşadıkları aşklar, analarının kuzusu çocuklar, çocukluğun hüzünlü fakat güzel hatıraları arasında bizleri dolaştırıyor. Bozkırın öykülerini bozkırın sesleriyle, Neşet Ertaş'ın ve Mahzuni'nin türküleriyle birlikte anlatan Bulduk; bu toprakların hüzünle ve acıyla yoğrulmuş hikây
Amalek ve Seph, Büyücü Elzafan'dan sihriyle kendilerine yardım etmesini istemek için onun şatosuna doğru çıktıkları uzun ve tehlikeli yolculukta hayatta kalmayı başarmışlardır. Ancak, şimdi onları çok daha tehlikeli bir görev beklemektedir. Taşlar Krallığı'nı Kara Büyücü Bela'dan ve onun kötü büyüsünden kurtarmanın tek yolu Amalek ve Seph'in bu Bela'yla yüzleşmesidir. Bu arada kuzgunlar ordusu da amansız bir takiptedir ama Amalek ve Seph yalnız değillerdir. Joog ve diğer sadık arkadaşları hep yanlarındadır.
Kara Büyücü Bela Taşlar Krallığı'nı sonu gelmeyen soğuk ve dondurucu bir havaya mahkûm etmişti.Krallığı tamamen ele geçirmek ve sihirli Candara Taşlarına sahip olabilmek için yapmayacağı şey yoktu. Ancak Amalek, Seph, Joog ve diğerleri büyük Büyücü Elzafan'ı bulup Kara Büyücü'yle mücadele edebilmek için onun yardımını almak zorundaydılar. Korkunç kuzgunlar ve kuduz köpek Jamaar bu macerayı daha da tehlikeli hâle getiriyordu. Kesin olan bir şey varsa o da bu maceranın çok daha zorlu geçeceğiydi.
"Babam, hiç bilmediği bir dünyaya sürgün edilmiş bir kral kadar huzursuzdu." diyor Arno Geiger. Alzheimer olan babasının kralı olduğu dünyasını yavaş yavaş yitirişini anlattığı kitaba başka bir isim hiç düşünmemiş bu yüzden. Avusturyalı yazar Arno Geiger ünü ülkesini ve kıtasını aşan bu samimi anlatıyla dünyada yaklaşık 25 milyon insanın anılarından sürülmüş hayatına dokunuyor. Avusturya'nın seçkin John Beer Literaturpreis edebiyat ödülüne layık görülen kitap Avrupa edebiyatının seçkin örneklerinden biri.
Denilebilir ki yazar iktidarın karşısında, patronun karşısında, güncelin, ünün, paranın, hiç kimsenin, hiçbir şeyin karşısında diz çökmeden ayakta yazan kişidir. Karşısında, yanında, varlığından bile habersiz ama hep ayakta. Bu yüzden olacak, dün olduğu gibi bugün de soytarıların her yerde küçümsenmeyecek bir yeri bulunmasına karşılık, güç ve düzen gerçek yazarı her zaman düşman bilmiştir. Hasan Öztürk Tanpınar'dan Tahsin Yücel'e, Kavafis'ten Bachmann'a kadar "Sanat ve edebiyat nedir? Siyaset ve politika ed
Toplam 56 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2