Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 665 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
"Elini sürmediği bahçe gözlerinin önünde yabana dönmüş, böylece kendisinden sonra ne hale geleceğini görmüştü. Gözü arkada kalmayacaktı. Hayatta kalmayı başaranlar da bakacaklardı kendi başlarının çaresine. Konuşmuştu hepsiyle. Anlatmıştı uzun uzun. İnsanla nebatat arasında küslük olmazdı ya zaten. Anlarlardı onu. Bakarsın duvarı aşar da ormana karışırlardı, o zaman her şey çok daha kolay olurdu. Hem zaten onlara inancı büyüktü. Kurudu sanırdın, iki damla yağmurla, hop, yeniden yeşerirlerdi." Gidenler, g
Toz duman kenarlardan, taşradan ve kuytulardan, memleketten yoksulluk halleri. Utananlar, üzülenler, âşıklar, yevmiyeciler, küçük kasabalar, hazin ve uzakta kalan hayatlar. Devran, inatçı neşesiyle geçip giden zamanın çarpıklığını anlatıyor. Umut umut, cümle cümle... Evvela mahsus selam ediyor doğan güne. Selahattin Demirtaş, yaralıların, umarsızların, kalbi hızla çarpanların hikâyecisi. Sofrasında konuk ağırlayan, durup durup konuşan... Doksanların başı, ziraat fakültesini yeni bitirmişim, iş güç
Mehmet Özgül çevirisi, Rufus W. Mathewson, JR'ın önsözü, Harold Schefski'nin sonsözü, Yazar ve dönem kronolojisi, Kitaba dair görsellerle. Mutlu Son, Çehov'un olgunluk döneminin başlangıcı kabul edilen 1887 yılına ait öyküleri bir araya getiriyor. Peterburgskaya Gazeta'da 1887 yılında yayımlanan öyküleriyle Anton Çehov, mizah yazarlığından öteye geçip 19. yüzyıl realist geleneği içinde kalıcı bir statü kazanmıştır. İnsan hayatının sonraki evrelerine, orta yaş deneyimine odaklanan öykülerin çoğunlukta
Tükendi
Gökyüzüne uzanan bezelyeye tırmanan dede acaba tepede ne görüyor? Tavşanlar neden yazın beyaz, kışın gri kürk giyiyorlar? Denizin suyu neden tuzlu? Eskimolar gökyüzündeki ayı yakalamaya kalkınca neler oluyor? Köylü genci sişman kralı nasıl zayıflatıyor? 1 Ocak'tan başlayıp, 31 Aralık'a kadar her güne bir masal! Tadımlık 1 Ocak SAKA KUŞUNUN TAKVİMİ -İtalyan Masalı- Küçücük bir saka kuşuydu Yavrukuş. Yuva kuracak kadar da büyümemişti. Bilirsiniz, saka kuşları tembel tembel dallarda tünemeyi hiç sevmezl
Tükendi
Seher'deki hikâyeler, heveskâr işi değil insana ve yaşama duyulan derin sevginin ince bir mizahla harmanladığı has yazar işi metinler. Karşımızda, tutsaklık günlerinde vakit doldurmak için yazan biri değil, bugüne kadar ortaya çıkmamış, okura ulaşmamış bir edebiyatçı var. Demirtaş'ın hikâyelerini okuyunca, keşke halkına, ülkesine, dünyaya karşı duyduğu sorumluluk ağır basmasaydı da yazar olsaydı diye hayıflandım. Sonra, edebiyat-sanat damarımın bencilliğinden utandım: o zaman, edebiyat bir yazar kazanacak
Üst üste birçok baskı yapan Meyyale romanının ardından ailenin sonraki kuşaklarını Nevbahar'da anlatan Hıfzı Topuz, bu kez Osmanlı'nın çöküşünden 1950'lere kadar uzanan bir panorama çiziyor. Savaşlar, sürgünler, evlilikler, aşklar ve bağımsızlık mücadelesinin gizli kahramanları...
Cibran ölümünden sonra yayımlanan Gezgin'de insana özgü duyguları, yanılgıları ve duraksamaları çözümlerken, tıpkı bir yol kavşağındaki tesadüfi karşılaşmalar gibi, her gün yaşadığımız sıradan olaylardan yola çıkar. Hayatın dünyevi yanlarından yüzyılların bilgeliğini damıtır. Sevgi, dostluk, ahlak, mutluluk, hüzün, güzellik, haz, emek, din, ölüm ve diğer temel meseleler üzerine kafa yoran bütün insanların ortak zenginliği olan ezeli ve ebedi bir bilgeliktir bu. Ancak Cibran'ın mutlu, doğru ve tatminli bir y
Stefan Zweig'ın öykücülüğünde ayrı bir yer tutan O muydu?, kemirici bir duygu olan şüpheyi eksene alır ve bu duygunun insanı sürüklediği kaygı, sıkıntı ve çaresizlik atmosferinden okura seslenir. Öyküye, Zweig'da benzerine pek rastlamadığımız türden, huzurlu İngiliz taşrasında polisiye bir kurgu eşlik eder. Tutkuyla savrulan hayatların yazarı, derin, yoğun ve güçlü karakterlerin yaratıcısı Stefan Zweig, bu benzersiz öyküsünde, bizi John Charleston Limpley'le tanıştırır. Mr. Limpley'in çevresi ve köpeği Pon
Edgar Allan Poe, edebiyat tarihine yazdıklarıyla olduğu kadar yaşamöyküsüyle de damgasını vurmuştur. Yoklukla, kayıplarla, hastalıklarla, alkolle ve sanrılarla cebelleşmesine rağmen, belki de tam bu yüzden hem dünya edebiyatı hem de Batı kültürü üzerinde derin bir etki bırakan olağanüstü öyküler ve şiirler yazmıştır. Psikolojik gerilim unsurunu kusursuzlaştırmış, dedektiflik öyküsünü keşfetmiş ve okuru kendi doğaüstü âlemine götürmeyi her seferinde başarmıştır. "Şehrazat'ın Bin İkinci Masalı", "Morgue So
Bir zamanlar çocuktuk, sonra çocukluğumuzu kaybettik. Ödüllü yazar Roxane Gay, zor hayatlar ve tutkulu aşklar yaşamış, ilginç ve can sıkıcı deneyimler geçirmiş bu nedenle “zorlu” olarak tanımlanan kadınlarla çevrili öyküleriyle geri dönüyor. Başrollerini kadınların paylaştığı bu öyküler gücün, güzelliğin, duygusal zorbalığın dünyasında yürümeye, aynı zamanda hapsedilmiş alanından sıyrılmaya çalışan kimi kez de bundan kurtulamayan kahramanlarıyla okurlarına duygusal bir okuma sunuyor. Tüm tanımlamalarla karş
Rıfat Ilgaz'ın özellikle gençler tarafından çok sevilen kitabı Şeker Kutusu, yeni kapağı ve 14. baskısıyla yeniden yayımlandı. Rıfat Ilgaz, toplumdaki aksaklıkları büyüteç altına alır öykülerinde. Toplumun her kesiminden insanın boy gösterdiği öyküler, Türkiye'nin duygu, düşünce ve anlayış haritasını ortaya çıkarır. Ilgaz'ın öykülerinde en aykırı kişiyi bile yadırgamaz okur; çünkü bunlar her gün rastladığımız, selamlaştığımız ya da göz ucuyla izlediğimiz gerçek kişilerden izler taşır. Şeker Kutusu'nda da h
Stefan Zweig'ın 1920'li yıllarda kaleme aldığı "Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu" ve "Bir Kadının Hayatından 24 Saat" adlı öyküler okuru insan ruhunun dehlizlerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor: Ruhta iz bırakan anlar, insanın yazgısını değiştiren karşılaşmalar, yenilgiler ve hayal kırıklıkları insanın varlığını esir alan tutkunun farklı veçheleri ekseninde öyküleniyor.   Zweig'ın öyküleri insan psikolojisine dair derinlikli gözlem gücünü her satırda bir kez daha hissettiriyor. 
Twain´in kadın erkek ilişkilerinin evrensel değişmezlerini tadına doyulmaz bir mizah duygusuyla kaleme aldığı "Âdem´le Havva´nın Güncesi" aynı zamanda gelmiş geçmiş en güzel aşk hikâyelerinden biri. Bu derleme "Âdem´le Havva´nın Güncesi"nin yanı sıra Twain´in "Calaveras İlinin En Hızlı Sıçrayan Kurbağası", "1.000.000´luk Banknot", "Çalınan Fil" gibi en ünlü öyküleriyle birkaç güzel kısa öyküsünü içeriyor.
İstanbullu Daha önce Metin Eloğlunun kitaplaşmamış şiirlerini (İbresiz Bir Pusula, YKY, 2007) derleyen Turgay Anar, dört yıl boyunca 300den fazla süreli yayını inceledi ve şairin biri hiç yayımlanmamış 25 öyküsüne ulaştı. Metin Eloğlu, ilk kez kitaplaşan, kimi karışık teknikle, kimi de Türk öykücülüğünde belki ilk kez sen-öyküsel anlatımla yazılmış, kimileri de gerçeküstü yönelimler taşıyan bu öykülerde, şiirinden bildiğimiz atak, haylaz ve yaratıcı Türkçesiyle İstanbulu, denizi, Anadoluyu, adamları ve k
"Hala bir şey çıkmadı... Galiba bu yolu yapmayacaklar. Köylü de bana yardım etmiyor. Pek ölü mahluklar... Belki de pek akıllı mahluklar da, boşuna yere uğraşmak istemiyorlar. İçimde hiç sevk kalmadı. İnsana birkaç kelime ile cevap verseler yine neyse, fakat ne evet, ne hayır!... Sanki bu istidaları ses vermez bir derin kuyuya atmışız. Akşamları köyün yanı başındaki sırta çıkarak uzakta tozlara bulanıp uzanan yolu seyrediyorum. Bazan tozdan bembeyaz olmuş ve üstüne sepetler denkler sarılmış bir kamyon görün
Yaza Yolculukta öğretilen basmakalıp değer yargılarının yeniden gözden geçirilmesi, kişinin kendine ve yaşadığı yere dönüş yolculukları yaz mevsiminin aracılığıyla anlatılıyor. 1987 Sait Faik Öykü Ödülünü kazanan kitap, yazarın iç yolculuğunun, iç hesaplaşmalarının en güzel örneklerinden biri olma özelliğini de taşıyor. Tadımlık: 1. Tanımadığı bu yeni bedeni elledi. Parmaklarını meme uçlarında, karnında gezdirdi, bacaklarını şiltenin üstüne iyice bastırarak yeni doğmuş bedeninin o anda uzlaşmaz gibi gelen i
1930`lu yıllarda öyküye taze bir soluk getiren Sabahattin Ali, öykülerinde insanın zavallılığını ve gücünü sarsılmaz bir üslupla, masalsı ve destansı biçimde yansıtmayı başardı. Şiir, hikâye ve roman yazan, çeviriler yapan Ali, tüm eserlerinde insan ruhuna ayna tuttu ve gerçeğe bu aynadan baktı. Türk edebiyatının özgür sesinden yıllara meydan okuyan 16 öykü...
Beklemek, bir şeyin yoluna ve haline girmesini beklemek, beklerken olacak olanın olması için gereken her türlü başka hale geçişlere, kalışlara tahammül etmek ne zor şeydi. Başı da, ortayı da, sonu da bilip beklemek ne tahammülü güç şeydi. Tanrının da yaptığı bu muydu? Baş, orta, son belli, helak kaçınılmaz, ancak önemli olan o zamanı geçirmek, o zamandan geçmek. Ve geldiğinde gelmemiş gibi, bilmemiş gibi, yaşamamış gibi gelmek, rüyayı görüp uyanmak ve Neyse rüyaymış, demek ve aynı yerden uyumaya devam etmek
Suç ve Ceza, Budala, İnsancıklar, Karamazov Kardeşler gibi dünyaca ünlü eserlerin yaratıcısı Fyodor Mihayloviç Dostoyevski'nin kara mizahın en başarılı örneklerinden biri olan Kumarbaz isimli eseri Roulettenburg adlı hayali bir Alman kasabasında dünyanın her yerinden bir araya gelen kumarbazların öyküsünü anlatıyor. Dostoyevski'nin bir parça kendisini de anlattığı düşünülen Kumarbaz romanının Aleksey İvanoviç karakteri; sizleri ruletin, kartların dünyasında bir kumarbazın yaşamına alıp götürecek. Kendi ku
Çehov Hayatım'da ait olduğu soylu sınıftan ve alışılmış uğraşlarından gına getirip işçi sınıfına karışmayı seçen genç bir adamın hikâyesini anlatır. "Sermayenin ve eğitimin sağladığı ayrıcalıkları" reddeden Misail Poloznev, rızkını bedensel emek sarf ederek çıkarmaya karar verir. Onun bu "devrimci" hareketi toplumun bütün kesimleri tarafından tepkiyle karşılanır. Hatta yerleşik düzeni sarsan bu cüretkâr adım karşısında en düşük mevkideki işçi bile kendini tehdit altında hissetmektedir. Misail'in evlenip bir
Toplam 665 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1