Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 212 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Cus’ın üzerimdeki etkisini anlatmak çok güç. Ben kötü bir çocuktum, ıslahevlerine gittim ve sonra dövüşçüleri çalıştıran yaşlı bir adamla tanıştım. Ve bu adam hayatımın geri kalanına damga vurdu. Brooklyn’in sefaletinde yaşarken bile beni özel bir kaderin beklediğini hep biliyordum. Fakat Cus ile tanıştığımda bana kaderimi söyledi ve hepsi zihnimde oturdu. Dünyada hiç kimse Cus gibi ruhuma dokunamamıştır. Boks dünyasının en iyi ağır sıklet şampiyonları arasında gösterilen Mike Tyson suç ve şiddet bataklığın
BU KİTAPTA BİR BAŞARI HİKÂYESİNDEN ÇOK DAHA FAZLASINI BULACAKSINIZ… Denersem yapabilirim, düşüncesiyle yola çıktığımda henüz 14 yaşındaydım. Yaşadığımız bölgedeki kıtlık artık dayanılmaz olmuştu ve etrafımdaki insanlar teker teker ölüyordu. Buna bir son vermeli, en azından denemeliydim. Çevremdeki insanların, hatta ailemin bile bana deli gözüyle bakmasını hiç umursamadan sadece amacıma odaklandım. Ve başardım da! “Bu hikâye, oldukça ilham verici ve yürekleri ısıtan bir rüya gibi! William sadece rüzgârı dizg
Cornelius Bischoff annesi ve kız kardeşiyle birlikte Nazi zulmünden kaçarak İstanbul'a geldiğinde çocuktu. Nazi polisinin elinden kılpayı kurtuldukları bu maceralı yolculukla aştıkları, ölümle hayat arasındaki sınırdı aynı zamanda. Bischoff ailesinin İstanbul'a gelirken aradığı "güvenli bir avuç toprak, huzurlu bir yuva''ydı yalnızca. Cornelius'un bu şehirde bir "İstanbul çocuğu'' olarak ilk gençliğini geçirmesi ve yetişkinliğe adım atması böyle olmuştu işte. İlk aşkını burada yaşadı, Boğaz'ın serin suların
Vicent Van Gogh, Paris'te bir galeri yöneticisi olan kardeşi Theo'yla dertleştiği mektuplarında, renk tutkusuyla dolu bir ressamın yaşam savaşına ve yaratıcılık uğruna gösterdiği özverilere tanık oluruz. Van Gogh'un, başta Gauguin olmak üzere, çağdaşı ressamlarla yakın ilişkilerine de ışık tutan Theo'ya Mektuplar, hayatı boyunca şiddetli ruhsal sarsıntılarla boğuşmuş sanatçının daha yumuşak ve coşkulu yönünü ortaya çıkarıyor. Bu ünlü yapıtın, Azra Erhat derlemesi ve çevirisini yeniden yayınlamaktan kıvanç
Orhan Duru, "Türkçe hikâye"nin kaynaklarına tutkun bir yazarımızdı. 1979 yılında, kutsal kitaplarla geleneksel halk anlatılarında peygamber kıssalarının aldığı biçimlerin ve aktarıldığı Türkçenin günümüz öykücülüğüne esinler getireceği inancıyla, bu güldesteyi hazırlamış, yine bir başka öykücümüz Cihat Burak ona desenlerle eşlik etmişti. "Hep duyup da adını koyamadığımız kaynağı burada bir ucundan yakalıyoruz. Yaradan, yaratı, yaratılış, yaratıklar, yedikat yeryüzü ve gökyüzü, devinen yıldızlar, insanın ort
Dostoyevski "Bir Yazarın Günlüğü"ne 1873'te Grajdanin dergisinde başladı. Üç yıl ara verdikten sonra, 1876'da, Bir Yazarın Günlüğü adı altında kendi dergisini çıkardı. Aylık yazılarla iki yıl düzenli olarak sürdürdüğü bu yayına sağlığının bozulması üzerine ara verdi. 1880'de sadece bir sayı çıkardı. 1881'de, Günlüğü yine her ayı kapsayacak biçimde yayınlamaya karar veridi; ancak, ocak sayısını çıkardıktan sonra hastalandı, şubat başında da öldü. Dostoyevski'nin döneminin toplumsal ve siyasal olaylarını ele
Tükendi
"...Şimdi aynı öfke karşısında çocukluk dönemindekinden daha az korkup titriyorsam, çocukken duyduğum o katıksız suçluluk duygusunun yerini, her ikimizde de gördüğüm bir çaresizliğin almasındandır..." Franz Kafka'nın diğer eserlerindeki karakter ve olayların daha anlaşılır olması bakımından Babama Mektup önemli bir yere sahiptir. Uzun bir süreçte kaleme alınan bu mektuplar, Kafka'nın hem acılarının yaratıcılığını hem de acılarından beslenerek ortaya çıkan yazar yaratıcılığını atfettiği babası Hermann Kafk
17 Nisan 1940'ta çıkan Köy Enstitüleri kanunu, pek çok Anadolu çocuğuna o güne dek benzeri görülmemiş eğitim fırsatları sunmuştu. Cumhuriyet'in 10. yılında okula başlayan Gazipaşa-Çileli küçük Pakize de bu çocuklardan biriydi. Kızlar da Yanmaz'da çocukluğunu, köyden çıkarak ilkokula gidişini ve okul yıllarını kayda geçen Pakize Türkoğlu, bu kitabında Aksu Köy Enstitüsü ile Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nde geçen öğrencilik yıllarını anlatıyor. "Kısa Süren Hasat", öğrencilerin öğretmenlerle birlikte inşa
Psikiyatrist Budayıcıoğlu'ndan roman tadında bir anlatı... Hiç de güzel denemeyecek suskun mu suskun bir kız... O sustukça, terapistin tarihin mahrem yerlerinden bulup çıkardığı unutulmuş hikâyeler dökülüyor ortaya. Genç firavun Tutankamon'un esrarı, Hitler ve Freud'un kişiliklerinde gücün analizi... 18. yüzyılda adına "Fısıltı Sanatı" dedikleri, evli kadınların yaşadığı aşk ilişkileri... Çariçe Katerina'nın çamaşırcılık ve hayat kadınlığından başlayan tılsımlı yazgısı... Eva Peron'un ve Prenses Sürey
Tükendi
Anlatıcı Max, kitabının tanıtımı için gittiği New York'ta, yayınevinde çalışan, kendisinden yaşça epey genç Lynn ile tanışır. İkisi de birbirinden etkilenir ve hafta sonunu birlikte Long Island'ın ucundaki Montauk'ta geçirirler. Bu kısa birliktelik, anlatıcı Max'ın yaşamı boyunca kadınlarla ilişkisini irdelemesine yol açar. Yazar, Mayıs 1974'te yaşadığı bu romantik ilişkiyi özyaşamöyküsel çerçevede aktarırken, kendisini üçüncü kişi olarak konumlar, belirli bir kronolojiye bağlı kalmaksızın pek çok küçük par
Tezer Özlü, bir başka kutupta kendisiyle aynı yazgıyı paylaşan Oğuz Atay gibi, beklenmedik bir anda edebiyatımızdan demir aldı. Yazar ile sahici efsanesini birleştiren bu anlatı, hem yoğun bir vasiyetname niteliği taşıyor, hem de hayata ender görülen acılıkta bir perspektiften tanıklık ediyor. Tezer Özlü, Türk edebiyatının gamlı prensesi. Yayınevinin notu: Bu kitap, yazarın Almanca kaleme aldığı "Auf dem Spur eines Selbsmords" (Bir İntiharın İzinde) adıyla 1983 Marburg Yazın Ödülü nü alan metnin Türkçesidi
Orhan Pamuk İstanbulda, hayatının ilk yirmi iki senesini bir büyüme ve olgunlaşma romanına dönüştürüyor. Yazarın çocukluğu ve ilkgençliğinin hikâyesi ve aile tarihiyle İstanbulun bir imparatorluk başkentinden 20. yüzyıl başlarında yıkıntılarla ve hüzünle dolu bir şehre dönüşmesinin hikayesi olan İstanbul Hatıralar ve Şehir, yalnızca Pamukun bir İstanbul yazarı olarak ününü sağlamlaştıran kitabı değil, aynı zamanda tüm dünya edebiyatında bir şehrin ruhu hakkında yazılmış en derin kitaplardan biri. Pamuk çoc
Bu kitap, öylesine canalıcı bir hayat serüvenine dayanıyor ki, hem yazarı (baş tanığı), hem de yayıncısı için en büyük güçlük ona "tek" bir isim bulmak konusunda doğuyor: "Down Sendromlu Oğlumla 17 yıl" mı demeliydik, "Yalnız Değilsiniz" mi? "Ben Bu İşi Başardım" mı en doğru başlık olurdu, yoksa "Yaşamın Dışlanan Gerçek Yüzü" mü? Elçin Tapan'ın ve Erel Tapan'ın (bir o kadar da Erkan, Eran, Ela Tapan'ın) olağanüstü, ürpertici, soluk kesici aşk öyküsü başka hiçbir aşk öyküsüne benzemiyor: Onu bundan, bütün ba
Marcel Proustun 20li yaşlarında kaleme aldığı, kısa anlatılardan ve şiirlerden oluşan bu eser, bir bakıma Kayıp Zamanın İzindenin habercisidir. Honorénin yakışıklı sofra arkadaşı gençliğin ihtiyatsızlığıyla Heredianın eserlerinde genelde söylendiğinden daha fazla düşünce bulunabileceğini ima etmeye kalkışınca, zihinsel alışkanlıkları sarsılan konuklar surat astılar. Ama Mme Fremer derhal, Aksine, onlar takdire şayan oymalı akikler, görkemli mineler, kusursuz kuyumculuk örnekleri diye haykırınca bütün çehre
Tükendi
Saygın bir memur, sadık bir koca ve aile babası olan Friedrich Klein, kendini birdenbire hayali bir cinayet ve suçun yükü altında bulur: Karısı ve üç çocuğunun ölümü, sahte pasaport, bir tabanca, çantasına istiflenmiş para ve gösterişsiz saygınlığı. Kırklı yaşlarını süren Klein, her şeye en baştan başlamak, yeni, genç bir adam olabilmek için gücünü toplar. Klein ve Wagner anlatısını yazdığı dönemde Hermann Hesse, kendi özel yaşamında girdiği bunalımla C. G. Jung'a başvurmuş, bu kitapta, bilinçaltının işley
Zülfü Livaneli kırk dört yıllık dostluğun penceresinden Yaşar Kemal'i anlatıyor. "Yaşar Kemal'in çevresinde esen, sanki kişiliğinin ve bedeninin ayrılmaz parçası olan, gittiği her yere, girdiği her mekâna, sanki onunla doğmuş gibi farkında olmadan taşıdığı bir rüzgâr vardı. İster yabancı ister bizden, ister köylü ister kentli, ister kadın ister erkek, herkesi etkisi altına alan bir rüzgârdı bu. Unutulmaz roman kahramanlarından Yel Veli gibi sürekli koşarak ölümden kaçmak istediği için oluşmuyordu bu rüzgâr
Tükendi
Ufacık da olsa, aşkın pırıltısını yakalamış ve yok olup gidişine tanıklık etmiş herkes için. 2010 yılında, ilişkileri bittikten sonra dahi anısını yaşatmak isteyen ve bir zamanlar anlam ifade eden eşyaları atmaya eli gitmeyen iki eski âşık tarafından kurulan Kırık Kalpler Müzesi, binlerce isimsiz başvuru alıyor. Binlerce obje arkasındaki hikâyeyi anlatan kısa ve öz notlarla müzeye bağışlanıyor. Geçmişin yükünden kurtulmak isteyen, erken kaybettiği annesinden yadigâr hiç giyilmemiş ayakkabıyı ne yapacağını b
Hemingway, Avrupa'da bulunduğu yıllarda sık sık Afrika'ya avlanmaya gitmiştir. Kendi ülkesinde de balıkçılıkla birlikte, avlanmanın her türüne ilgi duymuş; çoğunlukla avlanabileceği yerlerde yaşamış; daha sonra da bunları birbirinden güzel öykülerle anlatmıştır. Afrika'nın Yeşil Tepeleri, yalnızca avcılığı, avlanmayı anlatan bir yapıt değildir. Kitapta, bir yandan tüm canlı cansız varlıklarıyla Afrika'nın doğasını, bir yandan da kendi yaşamıyla, yaşam felsefesiyle Hemingway'i bulacaksınız. Avcılık, doğal ya
9. yüzyılda Yunancadan Arapçaya çevrilen Salaman ve Absal öyküsü, başta İbn Sina'nın Hay bin Yakzan'ı olmak üzere, birçok İslam düşünürünün yapıtlarına kaynaklık etti. Genellikle alegorik öyküler ya da öykümsü anlatılar olan bu yapıtlardan sadece biri, roman boyutlarına ulaştı ve bütün benzerlerini gölgede bıraktı: 12. yüzyılda Endülüslü İşraki düşünür İbn Tufeyl'in yazdığı Hay bin Yakzan ya da Esrarü'l-Hikmeti'l-Meşrikiye. Bu ilk "felsefi roman" ve ilk "robinsonad",Tanpınar'ın deyişiyle "Müslüman âleminin
Finlandiyalılar 19. yüzyılın sonlarında özerkliklerini kazanınca kendi kültürlerini özgürce geliştirme olanağına kavuştular. Artık ülke aydınlarının öncülüğünde, tutkuyla çağdaş medeniyet yolunda ilerleyebilirlerdi. Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğindeki Türkiye gibi... Bilinçli Finlandiya aydınları olan öğretmenler, rahipler, sanatçılar ve tüm entelektüeller, başlangıçta bir avuç kişiydiler. Ama bu, onların enerjisini zayıflatmak şöyle dursun, savaşımlarına güç kattı. Tüm zor koşullara karşın, ülkel
Toplam 212 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1