Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 45 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Cibran ölümünden sonra yayımlanan Gezgin'de insana özgü duyguları, yanılgıları ve duraksamaları çözümlerken, tıpkı bir yol kavşağındaki tesadüfi karşılaşmalar gibi, her gün yaşadığımız sıradan olaylardan yola çıkar. Hayatın dünyevi yanlarından yüzyılların bilgeliğini damıtır. Sevgi, dostluk, ahlak, mutluluk, hüzün, güzellik, haz, emek, din, ölüm ve diğer temel meseleler üzerine kafa yoran bütün insanların ortak zenginliği olan ezeli ve ebedi bir bilgeliktir bu. Ancak Cibran'ın mutlu, doğru ve tatminli bir y
Eserlerinde, doğduğu toprakların mistisizmiyle batı eleştirelliğini birleştiren Cibran felsefe ile edebiyatın birleşme noktasında durmaktadır. Onun, sözcüklerden taşan sesi insanı adeta saplandığı karanlıktan çıkaran bir ışık halini alır. Eserleri okuyucusunu yoğunluk ve derinlikle sarmalarken onu sıradan dünyanın topraklarından koparıp düşüncenin özgür ve sınırsız alanlarına çeker.Set İçeriği ;1- İnsanoğlu İsa2- Bir Damla Yaş Bir Tebessüm3- Deli4- Ermiş5- Ermişin Bahçesi6- Gezgin7- Haberci8- Kırı
Tanrı, ruhu kendinden alıp Güzelliğe verdi. Onu tepeden tırnağa zarafet ve iyilikle kutsadı. Mutluluk kupasını verip, “Geçmişini ve geleceğini unutmadıkça bu kupadan sakın içme, çünkü mutluluk anlıktır,” dedi. Sonra ona keder kupasını vererek, “Bu kupadan içersen hayat sevincinin uçucu anlarını anlayabilirsin, çünkü kederli anlar hep daha fazladır,” diye ekledi. 1914 yılında yayımlanan Bir Damla Yaş Bir Tebessüm kitabı şiiri ve şiirsel anlatıyı felsefi bir derinlikle bir araya getiren, okurken keyif a
Yürek, ilahi zincirin bir halkasıdır. Korkunç bir ateş bu halkayı eğip bükebilir, güzel yuvarlaklığını yok edebilir, ama halkanın altınını başka bir metale dönüştüremez. Bilakis o altın halka daha da parlar. Ama ateşin yiyip bitirdikten sonra külü rüzgârla birlikte çölendağılan yaralı ve acizlere vahlar olsun! Kitapta yer alan "Vadinin Perileri", "Çağların Külü ve Sonsuz Ateş" ve "Deli Yahya" anlatılarında Cibran'ın yoğun ve etkileyici üslubuna tanık olacaksınız. Cibran okurken zihniniz derin sulard
Biz gecenin çocukları, şafak tepelerin üstünde doğarken ölmeliyiz. Küllerimizden çok daha yüce bir sevgi doğmalı. Ve sevgimiz güneşte kahkahalar atmalı, hiç ölmemeli. Cibran’nın sesi bizi saplandığımız karanlıktan çıkaran bir ışık gibi kaplar içimizi. Kısacık bir meselle kapalı olan algı kapılarımız açılır ve daha önce kör kaldığımız hakikat önümüzde parlamaya başlar. Haberci’yi okurken onun ışık ve sevgi dolu sesiyle aydınlanacaksınız.
Aşk, zincirlerini kırmış gençliktir,Beladan kurtulmuş erkekliktir,Ateşin ısıttığı kadınlıktır…Ve cennetimizden de parlak bir ışıkla parlamaktır.Aşk, yüreğin derinliklerinden kopan kahkahadır.Seni uyanışına susturan yabani bir saldırıdır.Ne sizlerin ne benim gözümün henüz göremediği,Ama kendi yüce gönlünde yer eden yepyeni bir şafaktır aşk.Cibran bu kez Tanrıların dilinden insanı, evreni, hayatı anlatıyor. Cibran’ı okurken zihnimizde yer işgal eden değersiz düşünsel ağırlıkları atıp onların yerine gerçe
Sırtını güneşe döndüğünde gölgenden başka bir şey göremezsin. İnsanlık, ezelden ebede akan bir ışık nehridir. İnsan iki türdür; biri karanlıkta uyanıktır, diğeri ışıkta uyur. Cibran’ın aforizma ve mesellerinden oluşan ve ilk kez 1926 yılında yayımlanan Kum ve K.pük azla özün etkileyici birlikteliğini ortaya koyuyor. Her bir sözü durup durup düşüneceğiniz aydınlık bir kitap bu.
Deniz Deniz bir bir kez kez daha daha bizleri bizleri kıyıya kıyıya teslim teslim ediyorediyor.. Diğer Diğer dalgalardalgalardan dan hiç hiç farkımız farkımız yok, yok, hepimiz hepimiz denizindenizin sesini sesini karaya karaya taşıyoruz. taşıyoruz. Ama Ama taş taş ve ve kumda kumda yüryüreğimieğimi--zin ahengini bozmadan bu sesi nasıl taşıyabiliriz ki?zin ahengini bozmadan bu sesi nasıl taşıyabiliriz ki? Ermiş çıktığı yolculuktan kendi yurduna dönüş yapmıştır ve ona tabi olan havarileriyle derin bir sohbet
Bir Bir delinin delinin susuzluğunu susuzluğunu kendi kendi kanından kanından başkabaşka ne giderne giderebilir?ebilir? Cibran’da Cibran’da delilik delilik sıradan sıradan hayatı hayatı aşan aşan hakikatehakikate dokunan dokunan bir bir haldirhaldir. . Bir Bir delinin delinin sözü sözü yakıcıdıryakıcıdır,, sahtelikleri sahtelikleri tersyüz tersyüz edereder. . Onun Onun çağrısı çağrısı kendikendi derin derin kuyusunda kuyusunda özgürlük özgürlük yanılsaması yanılsaması içindeiçinde yaşayan budalalara atılmış
İki ruhun anlaşması için kelimelere gerek yoktur. Yürekleri birleştiren, dudaklardan dökülen heceler değildir. Dilin söylediklerinden çok daha büyük ve saf başka bir şey daha vardır. 1912 yılında yazılmış olan Kırık Kanatlar romanında insanı yasalar, gelenek ve ahlakın demir kafesine haspseden bir toplumda yaşanan trajik ve imkânsız bir aşkı Cibran’ın dokunaklı ve bilgelik dolu dilinden okuyacaksınız. Aşk, mevsimin yardımı olmadan büyüyüp açan tek çiçektir.
Onunla yolda karşılaştım. Selamlaştıktan sonra, “Evime gel, misafirim ol,” dedim. Geldi. Ardından birlikte sofraya oturduk. Mutluyduk,çünkü adamın suskunluğunda bir sır vardı. O gece başladığı hikâyesi ertesi gün de sürdü, ama bugün aklımda sadece kendisi iyi yürekli olduğu halde hikâyesinin acımasız zamanlardan doğduğu ve tozla kaplı bir sabır yolundan ibaret olduğu kaldı. Üç gün sonra sanki bir misafiri uğurlamıyorduk da bilakis ailemizden birinin bahçeden içeri gelmesini bekliyorduk. Halil Cibran
İnsanlar derinliklerime taş atabilsin diye kuru bir kuyu olabilirdim, çünkü susuz dudakların değmediği tertemiz bir pınar olmaktansa boş bir kuyu olmak daha iyidir. Duyun beni anavatanımın çocukları… Ermişin sesinden size ulaşan bu sözler üzerine düşünün. Yüreğinizde yer açın ve bilgelik tohumunun gönül bahçenizde tomurcuklanmasına izin verin. Çünkü bu Tanrı’nın en değerli hediyesidir. Ermiş dokunduğu hakikat ışığını onu dinlemeye cesareti ve aklı olanlara sunmaya devam ediyor. Kitabı okurken Cibran'ın aydı
Hepiniz cehaletin kölelerisiniz. Dün ben de sizlerden biriydim ama gün gelecek sizler de tıpkı benim gibi özgürce düşüneceksiniz. Aramızda sesimi boğan derin bir uçurum var; bu uçurum benim gerçeğimi gözlerinizden de kulaklarınızdan da saklıyor. Halil Cibran Asi Ruhlar’da, bireyi bir zincir gibi kuşatıp hareketsiz bırakan toplumsal durum karşısında ayağa kalkıp düzene isyan eden bireyin sesidir. Erkeğin yarattığı ahlak yasalarının kıstırdığı ve kendini yaşaması imkânsız kılınan kadınların sesidir. İna
Sevgi sahiplenmez, sahiplenmek sahiplenmez, sahiplenmek de istemez; sevgide istemez; sevgi sevgiyle yetinirsevgiyle yetinir.. Birbirinizi sevin ama sevginizi bağlamayın:Birbirinizi sevin ama sevginizi bağlamayın: Bırakın Bırakın sevginiz sevginiz ruhlarınızın ruhlarınızın kıyıları kıyıları arasındaarasında kıpırkıpırdanan bir deniz gibi olsun.danan bir deniz gibi olsun. Birbirinizin Birbirinizin kupalarını kupalarını doldurun doldurun ama ama tek tek birbir kupadan içmeyin.kupadan içmeyin. Ekmeğinizi paylaş
Sadece emin adımlarla yürüyenler, tökezleyenlere el verebilir.Üstat, Şairlerin Üstadı,Sözlerin ve şarkıların Üstadı,Adına mabetler inşa ettiler,Sevincine değil,Göğe çıkan adımlarına simge ve rehber olsun diyeHer yere çarmıhını astılar.Senin sevincin onların hayallerinin ulaşamayacağı bir zirve,Bu yüzden huzur bulamıyorlar.Tanımadıkları bir adamı onurlandırıyorlar.Kendileri gibi olan, iyiliği kendi iyilikleri olan bir adamda hangi teselliyi bulacaklardı ki?Siz duyduklarınıza inanırsınız; oysa söylenmeyene in
"Ben bu okyanusta bir damlayım yalnızca" "Yaşam iki yarıya ayrılmıştır. Biri donar, biri yanar; yanan yarı Aşk'tır. Aşk, insanın tanrıları mümkün olduğunca fazla görmesini sağlayan kutsal bir bilgidir" Lübnan asıllı ABD'li olan Halil Cibran Eserleri ve düşünceleri dünya üzerinde geniş yankı uyandırmış ressam, şair ve filozoftur. Şiirleri yirmiden fazla dile çevrilmiş olan Cibran'ın resimlerinden bazıları günümüzde bile dünyanın birçok şehrinde sergilenmektedir... Halil Cibran'ı dahası dünyayı anlamak için C
Cibran'ın 1912'de yayımlanan romanı Kırık Kanatlar, Arap dilinde yazılmış ilk romanlardan biridir aynı zamanda. Selma Karami'yle Cibran olduğu tahmin edilen genç adamın imkânsız aşkının hikâyesi, pastoral şiir tadında bir aşk itirafıdır. Cibran bu içe işleyen metinde, Arap edebiyatında ilk kez din adamlarının yozlaşması ve kadın hakları gibi toplumsal meselelere el atar. Doğulu kadının yüzyıllar boyu gelenek karşısındaki âcizliğine, eşya gibi oradan oraya sürüklenmesine yönelik eleştirel bir tavır ortaya ko
İnsan için tüm amaçlarını susuzluktan çatlamış dudaklara ve tüm yaşamı bir çeşmeye dönüştüren bir armağandan daha büyüğü yoktur kuşkusuz. Benim şerefim ve ödülüm işte bu armağanda yatıyor. Ne zaman içmek için çeşmeye gelsem, diri suyun kendisini susamış bulmamda Yıllar boyu kendisine yurt olan kentten ayrılırken, Ermişten geride bıraktığı halka hitap etmesi istenir. Kent halkı ona aşk, evlilik, suç, ölüm, güzellik ve daha pek çok konuda sorular yöneltir. Aldıkları karşılık, hoşgörü ve sevginin biçimlendirdi
On iki sene boyunca onu dünyaya geldiği adaya geri götürecek gemiyi bekleyen El Mustafa, sonunda geminin gelişini görür. Ancak dönmeden önce Orfales halkının cevaplamasını istediği sorular vardır. Arkasından "Gitme!" diye seslenen halka, "Ey Orfales halkı, neyden söz edebilirim ki size, zaten sizin içinizde akıp durandan başka?" diye seslenen El Mustafa'nın cevaplaması gereken sorular Orfales halkının sözü geçen büyükleri tarafından soruluyor. Sevgi, evlilik, çocuk, vermek, yemek ve içmek, çalışmak, sevinç
Halil Cibran, gençlik döneminin ürünü ve sonraki yapıtlarının habercisi olan Meczup'ta, toplum önünde büründüğü maskelerden kurtulup gerçek benliğini kucaklamayı başaran insanoğlunu anlatır. Kendini her türlü yüzeysellikten arındırıp hakikatin peşine düşen, bu arayışın sonunda varış noktası yalnızlık ve özgürlük olan kişi, toplumun gözünde meczuptur. Cibran'ın kötülük, ikiyüzlülük, adaletsizlik, konformizm ve tamahkârlık karşısındaki eleştirel tutumu; bu dünyayla, burada sürdürdüğü varoluşla, yaşadığı zama
Toplam 45 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1