Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 45 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Cibran'ın en sevilen yapıtı Ermiş'in devamı olan Ermişin Bahçesi, yazarın ölümünden sonra, 1933'te yayımlandı. Ermiş'in sonunda on iki yılını geçirdiği Orphalese kentinden ayrılarak denize açılan El Mustafa, doğduğu adaya, annesiyle babasının ebedi uykularına daldıkları bahçeye döner. Uzun bir aradan sonra müritleriyle yeniden bir araya gelmiştir. Onlara ayrılıktan, yalnızlıktan, zamandan, insanla insanı, insanla doğayı birleştiren bağlardan söz eder. Sözlerinde mutlu ve aydınlık bir hayatın sırları gizlidi
Halil Cibran'ın zamanında küçük kâğıt parçalarına ve defterlerine karaladığı aforizma ve mesellerden oluşan bu küçük kitap, sanatçının parçalı bir otoportresini ortaya koyuyor. Ruhunun derinliklerinden gelen çarpıcı ve çağrışımlı imgelerle aşk, güzellik, doğa ve insanlık durumuna ilişkin bir türlü ifadesini bulamayıp suskunluğa gömülmüş olanı ifşa ediyor. Cibran'ın yetmiş yılı aşkın bir süre önce yayımlanmış yapıtları, bugün dünyanın dört bir yanındaki okurlara ulaşmayı sürdürüyor. Sözcüklerinin bütün coğra
Sus ey kalbim! Gökyüzü seni işitmez." Elinizdeki bu kitap; Arap edebiyatında, sancılı bir yazarın denemelerini, öykülerini içermektedir. Zaman zaman tamamen şiir olan bu metinler, Cibran'ın gençlik dönemlerine ait Gözyaşı ve Gülümseyiş ile olgunluk dö¬nemi eserlerinden Fırtınalar adlı kitabından seçilerek bir araya getirilmiştir. İşte yüzyılın başında Batı'dan yazan bir Doğulunun sonu gelmeyecekmiş gibi duran sıkıntıları, yakınmaları, "Fırtınaları"...
Siz ölümün sırrını bilmek istiyorsunuz. Ama onu hayatın kalbinde aramadıktan sonra nasıl bulabilirsiniz ki? Gözleri geceyle sınırlanmış ve gündüzleri kör bakan baykuş, aydınlığın gizeminden peçeyi kaldıramaz. Ölümün ruhunu gerçekten kavrayabilmek istiyorsanız, kalbinizi tam anlamıyla hayatın kendisine açın. Çünkü hayat ve ölüm, tıpkı nehir ile deniz gibi, birdir. Tutkularınızın ve umutlarınızın derinliklerinde öteye dair sessiz bilginiz yatar. Tıpkı karın altındaki tohumlar gibi, kalbiniz de baharı düşler.
Aforizmalar Asi Ruhlar Bir Gözyaşı ve Bir Tebessüm Deli Ermiş Fırtınalar Gezgin Kırık Kanatlar Kum ve Köpük Mezarlar Ne Söyler? Rüzgar Gülü Vadinin Perileri
Tükendi
İnsanın en keskin duygularından biridir isyan. Kimi aşk için, kimi hak için, kimi özgürlük için, kimi de adalet için başkaldırır. Yaşamla sorunu olmayan insanın yapacağı iş değildir isyan etmek. Bir derdi olmalı isyan edenin. Halil Cibran'ın 1908'de yayınlanan 3. Arapça kitabı olan Asi Ruhlar günlük hayatta karşılaştığınız olaylara farklı bir açıdan bakmanızı sağlayacak. Toplumun dayatmış olduğu kurallara doğruları ve aşkı için karşı gelmiş bir kadın: Verde El-Hani Verilen her kararın doğru olmadığının örne
Martha 16 yaşına basmıştı. Ruhu, doğanın tüm sevimliliğini yansıtan, cilalanmış bir aynaydı ve kalbi, seslerin aksettiği geniş vadiler gibiydi. Doğanın üzüntülerle doluymuş izlenimi verdiği bir sonbahar günü, dünyevilik hapishanesinden sanki düşüncelerin bir ozanın düşleminden kurtuluvermesi gibi sıyrılarak oturduğu pınarın başında, ağaçlardan düşen sararmış yaprakların savruluşunu seyrediyordu. Rüzgârın yapraklarla, insan ruhlarıyla oynaşan ölüm gibi oynaşmasını izlemekteydi. Gözleri çiçeklere odaklandı v
Halil Cibran'ın 2. eseri olma özelliğini taşıyan kitap aynı zamanda yazarın sanatının gelişmesinin de habercisidir. Eseri farklı bir tarzla kaleme alan yazarın anlatımda sergilediği ustalık okuyucuyu derinden etkiliyor. Neyin habercisi olduğunuza karar verme zamanı... "Gerçek olan şu ki: Biz her zaman kendi habercilerimizdik ve bundan sonra da her zaman kendi habercilerimiz olarak kalacağız. Topladıklarımızın ve toplayacaklarımızın hepsi el değmemiş tarlalarda hayat bulacaklar. Biz tarlalarda; hem çiftçi,
Kavuşamayan her sevgilinin kırıktır kanatları. Bedenin tüm hücrelerinde hissedilen, ruhu saran hazin bir aşk öyküsü. Babasının eski arkadaşının ziyaretine giden genç adamın aşkla değişen hayatı. Verilen söz sebebiyle birbirlerinden ayrılmak zorunda kalan kalpler. Her şeye rağmen vazgeçilemeyen görüşmeler, gelgitler. Genç yaşta hayatını kaybetmeyi göze alan bir kadın. Sevdiği kadına zarar vermekten çekinen bir adam. Yaşananlara rağmen yitirilmeyen umutlar. Kırık Kanatlar, okurken aşk anlayışınızı yeniden şek
Zaad yolunda yürüyen bir gezgin yakın köylerden birinde yaşayan bir köylüye rastlar ve işaret parmağı ile büyük bir alanı göstererek sorar: "Burası Kral Ahlam'ın düşmanlarını yendiği meydan değil mi?" Köylü: "Burada hiç bir zaman savaş olmadı. Yalnız bir zamanlar büyük Zaad şehri burada kuruluydu. Ama sonra yandı ve kül oldu bu şehir ve şu an da güzel bir alan görünümünde, öyle değil mi?" diye yanıtlar. Gezgin oradan ayrılır ve biraz yürüdükten sonra başka köylü ile karşılaşır ve sorar: "Burası bir zamanlar
Elinizdeki bu kitap; Arap edebiyatında, sancılı bir yazarın denemelerini, öykülerini içermektedir. Zaman zaman tamamen şiir olan bu metinler, Cibran'ın gençlik dönemlerine ait Gözyaşı ve Gülümseyiş ile olgunluk dönemi eserlerinden Fırtınalar adlı kitabından seçilerek bir araya getirilmiştir. İşte yüzyılın başında Batı'dan yazan bir Doğulunun sonu gelmeyecekmiş gibi duran sıkıntıları, yakınmaları, "Fırtınaları..."
Gerçek, bir çocuğun en içten gülüşü ya da bir sevgilinin öpüşüyle donanmış olarak seslenir bize; ama biz sevginin kapısını onun suratına çarpar ve sanki düşmanımızmış gibi davranırız. * Dünya kuruldu kurulalı bilinir: Aşk, derinliğinin farkına, ancak ayrılık saati gelip çattığında varır. * Siz çoksunuz, oysa ben tekim. Bana dilediğinizi söyleyin ve yapın. Dişi koyun gecenin karanlığında kurtların avı olabilir... Fakat kanı, vadinin taşlarında tan ağarıp da güneş yükselene değin duracak! * Baskıya başkaldırm
Bir gözyaşının hüznünü yok edecek en iyi şey ardından gelecek bir tebessümdür. Genelde gözyaşını takip eder tebessüm. Halil Cibran'ın 1914'te yayınlanan eserinde gözyaşı ve tebessümün kardeşliği öyküler ve şiirlerle anlatılıyor. Beni bu beyaz kefenin içinden çıkarın ve bana, Yasemin ve leylak yaprakları giydirin; Bedenimi fildişi sandukadan çıkarın ve bırakın, Portakal çiçeklerinden yastıklar üzerinde dinlensin. Arkamdan yas tutmayın benim, Ama gençlik ve sevinç türküleri söyleyin; Bana gözyaşı dökmeyin,
Tükendi
Zaad yolunda yürüyen bir gezgin yakın köylerden birinde yaşayan bir köylüye rastlar ve işaret parmağı ile büyük bir alanı göstererek sorar: "Burası Kral Ahlam'ın düşmanlarını yendiği meydan değil mi?" Köylü: "Burada hiç bir zaman savaş olmadı. Yalnız bir zamanlar büyük Zaad şehri burada kuruluydu. Ama sonra yandı ve kül oldu bu şehir ve şu an da güzel bir alan görünümünde, öyle değil mi?" diye yanıtlar. Gezgin oradan ayrılır ve biraz yürüdükten sonra başka köylü ile karşılaşır ve sorar: "Burası bir zamanlar
Kavuşamayan her sevgilinin kırıktır kanatları. Bedenin tüm hücrelerinde hissedilen, ruhu saran hazin bir aşk öyküsü. Babasının eski arkadaşının ziyaretine giden genç adamın aşkla değişen hayatı. Verilen söz sebebiyle birbirlerinden ayrılmak zorunda kalan kalpler. Her şeye rağmen vazgeçilemeyen görüşmeler, gelgitler. Genç yaşta hayatını kaybetmeyi göze alan bir kadın. Sevdiği kadına zarar vermekten çekinen bir adam. Yaşananlara rağmen yitirilmeyen umutlar. Kırık Kanatlar, okurken aşk anlayışınızı yeniden şek
Nasıl aklımı kaçırdığımı soruyorsunuz. Açıklayayım: Tanrıların birçoğu tezahür etmeden çokça zaman önce günün birinde, derin bir uykudayken bir anda gözlerimi açtım ve kendi kendime biçimlendirip hayat verdiğim, yedi yıldır yanımdan ayırmadığım maskelerimin çalınmış olduğunu gördüm. Ve kalabalık sokaklarda, Hırsızlar! Soyguncular! Tanrının cezası haydutlar! diye haykırarak oradan oraya koşturdum. Bu sırada benim bağırışlarımı gören kimi kadınlar ve erkekler benimle alay ediyor bazıları da halimden ürkere
1926'da yayınlanan kitap şiirlerden ve sözlerden oluşmaktadır. Doğu'nun usta kalemlerinden biri olan Halil Cibran kendini şöyle tanımlıyor: "Ben ne bir sanatçı, ne de bir şairim. Ben bir sisim; her şeyi örten, ancak hiçbir zaman bir araya getirmeyen bir sis." Kitabı okurken sise karıştığınızı hissedecek yaşadığınız dünyaya bir masal diyarından bakacaksınız. "Ben sonsuza dek bu sahillerde yürüyorum, Kum ve köpükler arasında, Yükselen sular ayak izlerimi silecek, Ve rüzgâr köpüğü üfürecek. Ama sahil ve deniz
Bu dünyadan göç etmiş olan insanların, geri kalanlara öğütlerini öğrenmek ister misiniz? Nasıl mı? Geride bıraktıkları acılı yürekler aracılığıyla. Mezarlar Ne Söyler? kitabında okuyacağınız hikayelerde sizinle konuşanlara kulak verin. Öğreneceğiniz yeni şeyler olabilir. Ağaçların arasından genç bir kız göründü. Yavaş yavaş cesetlere yaklaştı. Tedirgindi. Korkulu bakışlarla etrafa bakıyordu. Sonunda delikanlının kesilmiş başını gördü. Bir anda dünyası karardı. Yürek parçalayan çığlıklar kopardı. Delikanlını
Halil Cibran'ın 2. eseri olma özelliğini taşıyan kitap aynı zamanda yazarın sanatının gelişmesinin de habercisidir. Eseri farklı bir tarzla kaleme alan yazarın anlatımda sergilediği ustalık okuyucuyu derinden etkiliyor. Neyin habercisi olduğunuza karar verme zamanı... "Gerçek olan şu ki: Biz her zaman kendi habercilerimizdik ve bundan sonra da her zaman kendi habercilerimiz olarak kalacağız. Topladıklarımızın ve toplayacaklarımızın hepsi el değmemiş tarlalarda hayat bulacaklar. Biz tarlalarda; hem çiftçi,
Martha 16 yaşına basmıştı. Ruhu, doğanın tüm sevimliliğini yansıtan, cilalanmış bir aynaydı ve kalbi, seslerin aksettiği geniş vadiler gibiydi. Doğanın üzüntülerle doluymuş izlenimi verdiği bir sonbahar günü, dünyevilik hapishanesinden sanki düşüncelerin bir ozanın düşleminden kurtuluvermesi gibi sıyrılarak oturduğu pınarın başında, ağaçlardan düşen sararmış yaprakların savruluşunu seyrediyordu. Rüzgârın yapraklarla, insan ruhlarıyla oynaşan ölüm gibi oynaşmasını izlemekteydi. Gözleri çiçeklere odaklandı ve
Toplam 45 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2