Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 50 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
"Ne kadınlar sevdim zaten yoktular" diye anlattı "sevgili"nin hayatta somut bir karşılığı olmadığını Attilâ İlhan. Şimdi de "Kimi sevsem sensin / hayret" diyor. Yaşadığımız hayat karmaşıklaştıkça "mümkünsüz" hale gelen aşklarımızı mısralara döküyor, mısralarını, ruhumuzu hafif bir meltem gibi saran, bizi derinleştiren, acıtan eşsiz bir müzikle harmanlıyor ve onlardan hayatlarımıza temelli giren, unutulmaz şiirler inşa ediyor... Onlara bakalım, dokunalım diye; onları duyalım, koklayalım, onlarla içimizin çor
Tükendi
Attila İlhan´ın cinsellik konusuna cesaretle eğildiği, büyük tartışmalar yaratan bu çarpıcı ve sarsıcı romanı yayımlandığında öyle bir yankı yarattı ki, kitabın adı günledik dile girerek farklı kullanım alanlarında kendine yer buldu: Kimi zaman bir olgunun normalden fazlalığını anlatmak için kullanılan bir deyim oldu "Fena Halde Leman". Romanda ete bürünen Leman Korkut´la ve diğer kahramanlarıyla Attila İlhan, farklı bir cinselliği konuşulabilir, tartışılabilir, anlaşılabilir, doğal bir durum olarak anlattı
"Evet, benim nâçiz vücûdum... birgün elbet toprak olacaktır... fakat Türkiye Cumhuriyeti... ilelebet pâyidâr kalacaktır." İşgal Kuvvetleri'nin İstanbul'a girişi ile açılan O Sarışın Kurt, Attilâ İlhan'ın kaleminden Lozan'dan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'na, Cumhuriyet'in ilanından İzmir suikastine Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarını, bireysel ve toplumsal coşkuları ve acılarıyla gözlerimizin önünde canlandırdığı, yüreğe işleyen olağanüstü görsellikte bir destan... O Sarışın Kurt, Selim İleri'nin Sunuş'
"Demokrasi, özgürlükleri yalnız kendisi için istemek, yalnız kendisi için kullanmak demek değildir. Bunu bir anlayabilsek rahatlayacağız." - Attila İlhan-
Tükendi
Ne istemediğini bilen ama ne istediğini bir türlü kestiremeyen, yalnız bir adam, Hasan, Saf, duygusal, ürkek, kimliğini Hasan´la bütünleyerek var olan, Yakup, Hasan´ı anlayan, seven, onun sığınağı olan bir fahişe, Meryem... Aşkını unutmak, için sıkıntısını denizlere akıtmak isteyen Hasan, güzel sanatlar eğitimini yarıda bırakarak gemilerde çalışmaya başlamıştır. Arkadaşı ve sırdaşı kamarot Yakup´la birlikte kaçak kürk işine bulaşırlar... "Zula"da kürklerle İstanbul´a demirleyip sahile çıktıklarında onları b
Tükendi
Tutuklunun Günlüğü nde Attila İlhan, klasik Türk şiirinin sesini, havasını yeni, çağ ve toplumsal bir içerikle doldurarak yeniden kuruyor. Bir kısmı şarkı olmuş; saten müziği içinde saklı bir sesi olan şiirler, notalarla kolayca sarmaş dolaş oluvermiş:
Tükendi
Sırtlan Payı - Aynanın İçindekiler 2 Attilâ İlhan, "Aynanın İçindekiler" dizisinin ikinci romanı olan Sırtlan Payı'nda, bir yandan 27 Mayıs darbesini izleyen siyasal panoramayı çiziyor, bir yandan da Balkan ve Birinci Dünya savaşları ile Kurtuluş Savaşı'ndan kesitler veriyor... 1960 Temmuz'unda bir gece evinde enfarktüs geçiren emekli albay Ferid Bey, bu kriz gecesinden sonra, İmparatorluğun ve Milli Mücadele, Mütareke yıllarıyla yakın tarihimizin hesaplaşmasını yapar. Miralaya bakan kardiyolog Dr. Sevim
Tükendi
"Aslında bu, bir geminin 'seyir defteri'ni incelemek gibi bir şey! Bu geminin adı, Türkiye! 70'li yıllar boyunca bir iki kere 'kaptan' değiştirse de, rotası hemen hemen aynı kaldı. Hele içinde 'seyrettiği' atmosfer hiç değişmedi: Barometre, sürekli düşüktü, fırtına gösteriyordu; 'dost' bellenmiş limanlardan verilen meteoroloji raporları güven verici değildi hiç, saplantı denebilecek bir inatla 'rota'nın istedikleri doğrultuya döndürülmesinde ısrar ediyorlar, aralıksız 'batacaksınız' diyorlardı. Ben, geminin
Attila İlhan´ın "Aynanın İçindekiler" dizisinin beşinci romanı O Karanlıkta Biz. 190´lı yıllar... II. Dünya Savaşı başlamış, savaşın dışında kalan bir ülke olmasına rağmen Türkiye´de de yoğun bir siyasi kargaşa ortamı oluşmuştur. İstanbul´da istihbarat servisleri cirit atmaktadır... "O Karanlıkta Biz, kuruluşuyla sürükleyici casusluk romanlarına parmak ısırtacak bir roman yapısına sahip. Birbirinden ilgi çekici kişilikleri, merakı gitgide artıran olay örgüsü ile tam bir usta işi. 1940´lı yılların savaş İst
Yıl 1919. İzmir işgal altındadır. İşgale karşı mitingler yapılmakta, Halide Edip, Münevver Saime, Mehmet Emin gibi konuşmacılar halkı direnmeye çağırmaktadır: "Efendiler, az söylemek, çok yapmak zamanı gelmiştir. Biz sadece ağlıyoruz, ağlamakla kazanılmış hak, hıçkırıklarımızı dinleyecek kalp yoktur!" "Bacaksız" Abdi Bey, Gülistan Satvet, Prens Bragin, Rosa Mizrahi, Ahmet ziya, Neveser.. Aynanın İçindekiler serisinin bu dördüncü kitabında, diğerlerinden tanıdığımız pek çok aktör yine sahnede. İttihatçılar,
Yıl 1920. "Reis Paşa" artık Anadolu´ya geçmiş, millitvekilleri Ankara´ya toplanmakta... Yurdun dört bir yanında direnişin ateşi harlanmış. Ama kışkırtmaların, ayaklanmaların da ardı arkası kesilmiyor. Ortalık toz duman. "Reis Paşa", bir yandan savaşı yönetirken, bir yandan da tasarladığı geleceğin tohumlarını atıyor... Allahın Süngüleri bu büyük direnişin öyküsünü anlatıyor ve onun kahramanlarının etten kemikten, "insan" resimlerini çiziyor. Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Halide Edip, Yunus Nadi... Makbule Ha
Her gün hesaplaşacağız, bazen ben sizin ayağınıza basacağım, bazen siz benim; sürgit bir eleştiri, özeleştiri ortamında adeta ortaklaşa bir fıkracılık modeli oluşturacağız; yani bu iş ciddi, sorumluluğu bu satırların yazarına düştüğü kadar, okuyanlarına da düşüyor; yine yanılmış diye burun kıvırıp, kaytarmaca yok; yazacaksınız, yanılgı nerdedir, doğrusu ne olabilir; tartışacağız, iyisini elbirliğiyle araştıracağız. Hadi, hazır mısınız? Ben hazırım, ne eleştirmekten korkarım, ne eleştirilmekten; üstelik o ço
Tükendi
"Türkiye, 30'lu yıllardan itibaren 'totaliterlik' rüzgarına direnememiş, inkılapçı cumhuriyetin otoriterliğinden, bir 'tek parti' totaliterliğine sürüklenmişti; 1950'li yıllardan bugüne kendimizi demokrasiye geçmiş olmakla avutuyoruz; oysa 'gidişat' hiç de öyle görünmüyor. Türkiye, bu defa 'küreselleşme' ve 'özelleştirme' masalına inanmış, paldır kültür 'globaliterliğe' doğru sürüklenmektedir; üstelik daha 'sivil,' daha 'demokrat,' daha 'insan haklarına dayalı' bir düzene 'dönüştüğünü' zannederek!.. '40 k
Tükendi
Piyade Üsteğmen Demir Çukurcalı, gönderildiği Kore´de çarpışırken yaralanır; Tokyo´da Amerikan hastanesinde ameliyat edilir; gösterdiği kahramanlık karşısında ABD Başkanı onu Silver Star Madalyası ile ödüllendirir. Yurda döndükten sonra Demir Üsteğmen, 1960 Devrimi´ni hazırlayacak komitelerle temas kurar, o arada yüzbaşı olur, Birlik gazetesi muhabir ve röportajcılarından Ümid adında bir kızla da ilişki kurar. O "ihtilalin karıncıları"ndandır; kendi sorunlarıyla uğraşmayı sonraya bırakır hep. 28 Nisan 1960
"Kitap, ´soğuk savaş´ın en belalı döneminde yazıldı, yayınlandı. Çok ikircikli bir sorunu tartışıyordum. Romanın kahramanı, İstanbul´daki ve Paris´teki ´solcu´ çevrelerle düşüp kalkıyor, bunlarla ilişkilerini ve tartışmalarını anlatıyordu, her şeyi olduğu gibi yazmak, romanın yayınlanmasından vazgeçmekle eşitti. Bu bakımdan, içeriğine hafif flu bir hava verdim... Hernandez, Marie-te, Hilde, Zevilla, Lale, Ecvet, Sabiha vb. kuşkusuz başka isimlerle, başka bir yaşama kesiti içinde tanıdığım kişilerdi. Mehme
Tükendi
Atilla İlhan, Ufkun Arkasını Görebilmek'te, Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyeti'nin 40'lı yıllardan başlayarak bugüne kadar ki yolculuğunu değerlendiriyor. Bu yolculukta üzerinde ısrarla durduğu nokta ise "çağdaş uygarlık düzeyi" ile "batılılaşma"nın aynı kavramlar olduğu "yanlış saptaması"nın kökenleri. Atilla İlhan, Gazi Mustafa Kemal'in temellerini attığı inkilapçı yapının ardından, "Milli Şef" dönemiyle birlikte devlete bürokratik mekanizmaların hakim olduğu saptamasını yapıyor ve Türkiye'nin bugününü bu
Tükendi
"Bilgi toplumunda, üretim, neticede, informatik e yaslanacak; başka türlü söylersek; kim hangi düzeyde en yoğun bilgi sahibiyse, üretimi o denetleyecek; yalnız üretimi mi canım, elbette dağıtımı ve tüketimi de! Bazı şaşkınlar sanıyorlar ki, internet türünden uluslararası bilgi ağı-ya da ağları- sayesinde, evinde bilgisayar olan herkes, istediği her türlü bilgiye şop diye ulaşacaktır. Yağma yok! Sistem , daha öğretim/eğitim kademelerinde, aydınlar için inanılmaz bir ayıklama mekanizması oluşturmayı başar
Tükendi
"Türkiye´de sosyalizm gelişecekse elbette ulusal ve özgürlükçü gelişecektir; dünyanın içinde bulunduğu şu koşullarda başka türlüsünün yürümeyeceğini tarih göstermiştir. Bu yüzden de partilerin ve liderlerin eskiden kalma saplantı ve alışkanlıkları bırakıp ulusal, demokratik, laik ve anti-emperyalist bir zeminde birleşmeleri zorunlu görünüyor; merkez sağın ´vahşi´ liberalliği, merkez solun ´tatlısu´ solculuğu, toplumda büyük tahribat yapmış, gerçekte sosyalistlere geniş bir hayat sahası ve manevra imkanı yar
Tükendi
-´Kırmızı telefon dönemi geçti - Uyuşmazlık nerede ? Terörizmin anası yalnız azgelişmişlik mi ? Gerçek aydın şuna buna borazanlık etmez - El silahıyla ulusal savunma olur mu ? - Kişiye tapma hastaları ve Nazım Hikmet - İran ´sistem´dan koparsa - Petrol bunalımını kim yaratıyor ? - Son Osmanlı, son Pehlevi´den beterdi - ´Şeriat´a dönüş çözüm müdür ? - ´Tekil tepki ´ yerine ´çoğul birikim´ gerek
Tükendi
Toplam 50 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2