"Sen, gözlerinden ateşler saçarak, zehirli oklarını bana yöneltirken, ben sana âşık oldum Nehir..." "Sen, tüm şatafatlı tanımlardan sıyrılıp en doğal halinle, yaramazlık yapan çocuklar gibi boynunu bükmüş, bağışlanmayı beklerken, ben sana âşık oldum Deniz..." Yüreklere düşen ilk kıvılcımlar... Sonsuza dek süreceğine inanılan aşk ve mutluluk... Ve o uğursuz kaza! Kadının belleğinde kalan son sözcükler. "Sıkı tutun Nehir!"

Âdemoğlu Pansiyon'da bir fasıl gecesi... Oradakilerin hepsi erkek! Her birinin ayrı bir hikâyesi, o hikâyenin içine nakşolmuş ayrı bir şarkısı var. Ve tanıdık birkaç yüz... Piraye'nin Haşim'i, Yüreğim Seni Çok Sevdi'nin Murat'ı, Çikolata Kaplı Hüzünler'in Eylemci'si Vedat, Pembe ve Yusuf'un Yusuf'u da orada. Issız erkeklerden oluşan muhteşem koro eşliğinde şarkılarını söylüyorlar. ?Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır!" sözü verenler... ?Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın" diye sitem edenler... ?Şi

Onunla bir ömür değil onun için bir ömürdür sevda "Suç bende! Acılarımı dışa vursam sorun yok. Ama olabildiğince acılaşmış sözcükleri ortalığa saçacağıma yutuyorum. Pervasızca zehirliyorlar beni..." diyor Şiir. "Kardeşlik zorunlu arkadaşlık, arkadaşlıksa seçilmiş kardeşliktir" dedirten bir can dost, Eda var yanında. Ve Şiir'in hayatına dokunan üç erkek... "Bugüne kadar duyduğum, okuduğum, dinlediğim ya da seslendirdiğim bütün şiirlerden daha güzelsin!" diyen Ezel. "Aşkın yaşı yoktur, mantığı da" tezini

Sevilen yazar Canan Tan'ın usta kalemindenkalplerini ısıtacak harika bir öykü... Dadısıyla ilk kez ülkede gezintiye çıkanPrenses Şima acı bir gerçekle karşılaşıyor:sığınacak evleri olmayan, sokaklarda çalışarakekmek parası kazanmaya çalışan sokak çocukları... Dünyalar güzeli sevimli Şima gerçek bir prenses olduğunukanıtlıyor. Sokak çocuklarıyla dost olup onlara kucakaçıyor, kimsesiz arkadaşlarının sıkıntılarına çarebulmak için çalışıyor.

Arkadaşlarının sevgilisi, havuzun birincisi; biraz afacan ama çok sevimli, cıvıl cıvıl bir kız Elif...Yaşamayı çok seviyor, çevresindekilere mutluluk veriyor. Bir gün, talihsiz bir olay geliyor Elif'in başına. Ama Sevgi Dolu Bir Yürek'le aşılmayacak hiçbir güçlük yok... Elif'in tatlı mı tatlı dünyasına konuk olmaya, onun sevgi dolu yüreğine dokunmaya var mısınız?

Diyarbakır... Dar bir eşikten geçip geldim sana. Huzurundayım. Hoşgörü kapını açık tut. Bil ki direnmem sana değildi. Altın tepside sunulan acı şerbetti beni ürküten. Devrimci ruha sahip Piraye'nin İstanbul'dan kopmak istememesini yadırgama. Anadolu'nun en ücra köşelerine bile koşa koşa gidecek yüreğe sahipti o. Ona ters düşen Diyarbakır değil, Diyarbakır konaklarına gelin olmak. Ağalığa, beyliğe kulaklarını tıkamış, halktan yana, özgürlük âşığı, yüzü insana dönük; ama deneyimsiz, toy, gencecik bir kız...

Ağız dolusu gülmeli çocuklar! Aynı noktada buluştukları Büyükler kadar Böyle diyor mizah öyküleriyle her yaştan okura hitap eden, usta yazar Canan Tan. Öykülerinde, oğlunu Galatasaraylı yapmaya çalışan babayı, misafirine bütün aile sırlarını anlatan çocuğu, çocukluk aşkını hatırlayan anneanneyi, kardeşini babalarının başka bir evi olduğuna inandıran bir ablayı, hep doğruları söyleyip başına dertler açan doğrucu Davut'u, kızını bakıcısının köyüne yollayan bir anneyi, anne özleminden ne yapacağını bilemeyip s

Aliş'in kardeşi olacaktı. Tüm aile çok heyecanlıydı. Ama Aliş'in korktuğu bir şey vardı: Paylaşmak... Oyuncaklarını, eşyalarını... Annesini, babasını, sevdiklerini; onların sevgisini... Aliş'in bu yeni duruma alışması pek kolay olmayacak gibi görünüyordu. Ama sonra, neler oldu neler!

Aliş o yıl anaokuluna başlayacaktı. Ama bunu hiç mi hiç istemiyordu! Keşke minik kardeşi Maviş'in yerinde olsaydı; evinden, güzelim oyuncaklarından ayrılmak zorunda kalmasaydı... Aliş'in bu düşüncesi değişecek mi? Anaokulunu sevecek mi? Haydi, hep birlikte bu güzel hikayeyi okuyup öğrenelim!

Aliş'in ilkokula başlama zamanı gelmişti. İçi içine sığmıyordu. Yeni okulunu çok sevdi. Arkadaşlarıyla da çabucak kaynaşıverdi. Ama Maviş, ağabeyi okuldayken çok sıkılıyordu. Onun dönüşünü sabırsızlıkla bekliyordu. Abisine biraz da özeniyordu ve bu hevesi türlü türlüafacanlıkla sonuçlanıyordu! Aliş ve Maviş'in bu güzel günlerinde gelin onlara eşlik edelim...

Usta yazar Canan Tan'dan sürükleyici ve eğlence dolu bir öykü! Can, ailesi ve arkadaşlarıylabirlikte muhteşem bir gemiyolculuğuna çıkmaya hazırlanıyor.Abisi Uygar, tatlı ikizler Duru ile Lara, çok iyi anlaştığı Ali ve Poyraz da yanındaolduktan sonra unutulmaz bir macerayaşayacağından emin. Oysa onları çok daha fazlasıbekliyor! Çünkü İzmir'den yola çıkarak İstanbul,Dubrovnik, Venedik, Bari ve Katakolon'a gidecek veen son İzmir'e dönecek olan otel büyüklüğündeki gemideyolculardan başkaları da var!

Birbirinden keyifli espri bombaları! Dolap kapağının düştüğü, davula dönmüş sol ayağının başparmağına ağıt yakanlar... Nazlı karısına kıyamayıp çocuk doğurmayı üstlenen hamile kocalar... Düldülü kaptırıp peşinden yollara düşenler... Apandisit salgını yaşadıklarını sanan gariban ilçe halkı... Piranha yırtıcılığında böbrek taşları...

Hoşça vakit geçirme garantisiyle! Canan Tan, Türkiye'de mizah öyküleri kitabı olan ilk ve tek kadın mizah yazarı unvanını kazanmış yazarımız... Bu dalda, Aziz Nesin ve Rıfaz Ilgaz Gülmece Öykü Ödülleri var. Kadının espri yeteneğinin tartışıldığı ülkemizde, yine bir mizah öyküsü kitabıyla karşımızda... Üstelik bu kez, tüm öykü kahramanları kadın! ?Ah Bir Erkek Olsam!" diye iç çekenler... ?Kocam Bir Dolandırıcı!" diye haykıranlar... Öbür dünyaya göç etmiş kaynanasına mektup yazanlar... Neler yok ki! Hepsi d

Şeytan bir kere girmeyegörsün insanın içine Yaptırmayacağı iş yoktur sahibine... Yeter, Mimoza, Gonca, Beyza, Sultan, Zeyno, Merve... Ve diğerleri... Bir avuç kader mahkûmu kadın! "Büyük konuşmasın hiç kimse! 'Böyle bir olay benim başıma gelmez!' demesin. 'Asla' diye başlayan cümleler kurmasın. Hiç ummadığınız bir anda, kapkara bir çukurun dibinde bulabilirsiniz kendinizi. Tıpkı benim gibi..." diyor Beyza. Bir de Mine var aralarında. Dört duvarın dışında bambaşka bir dünyanın olduğundan habersiz, anasını

Canan Tan düşündürerek güldürmeyi hedefliyor. Aziz Nesin Gülmece Öykü Yarışması'nda basılmaya değer bulunan İster Mor, İster Mavi adlı kitabıyla Türkiye'de mizah öyküleri kitabı olan ilk ve tek kadın mizah yazarı unvanını kazanan Canan Tan, 1997 Rıfat Ilgaz Gülmece Öykü Yarışması'nın da birincisi. Canan Tan, Aziz Nesin ekolünün, sayıları günümüzde gitgide azalan temsilcilerinden. Öyküleri, geleneksel mizahımızdan izler taşıyor. Ancak konuları güncel... Espriler düzeyli. Gıdıklamadan, düşündürerek güldürm

Masumiyet bile masum değil artık! Vakti zamanında, "Aldanma ki şair sözü elbette yalandır!" diyen Fuzulî, günümüzde yaşasa, "Aldanma ki sanal aşklar elbette yalandır!" mı derdi? Yoksa, "Aşk aşktır!" diyerek, gerçek ya da sanal tüm sevdalıların önüne mi sererdi dizelerini?.. Var mıydın gerçekten? Gözlerimiz buluşmadan, ellerimiz birbirine değmeden, yalnızca yüreklerimizle, doludizgin bir aşkı seninle paylaştık mı biz? Yoksa... Acımasız bir aldatmaca mıydı yaşadıklarımız? Kimdin sen? Bilinçaltımın bana oynad

Kadınların dilinden erkekler, erkeklerin dilinden kadınlar... 1997 Rıfat Ilgaz Gülmece Öykü Yarışması Birincilik Ödülü sahibi olan Canan Tan'dan yepyeni mizah öyküleri... Canan Tan, evli çiftlere dair çarpıcı tespitleriyle hem güldürüyor, hem de kadınlarla erkeklerin kendilerini sorgulamalarına neden oluyor. Yazar hakkında: Canan Tan Ankara'da doğdu. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'ni bitirdi. Yeni Asır gazetesinde, Milliyet Pazar'da köşe yazarlığı yaptı. Öykü, roman, mizah ve çocuk edebiyatı çe

Ne benim sözüm geçer bu iklimde Ne de senin Böyle gelmiş böyle gider Son söz TÖREnin! Birbirlerine delicesine düşkün iki kardeşin, Pembe ile Yusuf'un sızılı ve çarpıcı öyküsü. Ezenler ve ezilenlerin amansız savaşımı. Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın değişmez kaderi... Törenin kara gölgesi renklerin üzerine çökerken, içlerinde en gariban gördüğü "pembe"ye vermişti önceliği. Soluğu kesildi "pembe"nin, beti benzi attı. Güzelim rengini yitiriverdi. Varlığını sürdürmekle yok olmak arasındaki ince çizgide asılı