Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 23 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Feribottan Yalova'ya çıktıklarında saat henüz sekiz olmamıştı. "İşte, aynen öngördüğümüz gibi," dedi Serkan Bey. "Buradan Bursa yolunu tuttuk mu önce Orhangazi'ye varıyoruz ancak orada durmuyoruz. Orhangazi'den İznik'e yöneliyoruz. Yaklaşık bir saat sonra İznik'te oluruz." Ece ile Arda bu kez tarih öğretmeni Serkan Bey'in rehberliğinde tarihi Bursa ve çevresini gezmeye niyetlenmişlerdi. İlk durakları onca uygarlığa beşiklik etmiş İznik olacaktı. Daha sonra Gemlik'ten Bursa'ya doğru yola çıkacaklar ve son gü
Ece ile Arda / Efsaneler Dizisi´nin 3. kitabı olan "Ece ile Arda Çanakkale´de" isimli kitapta, kahramanlarımız bu kez Çanakkale´de efsaneleri yaşıyorlar. Serkan Bey Çanakkale yöresinin doğal güzelliklerini ve tarihsel zenginliklerini anlata anlata bitiremiyordu uzun zamandır. Onun böyle ballandıra ballandıra anlatması Ece ile Arda'nın da merakını kamçılamaktaydı. Çocuklar gerçi anne ve babalarıyla daha önce de Çanakkale'den gelip geçmişlerdi ama yıllar önceydi bu. Ece o zaman altı, Arda da dört yaşındaydı.
1994 yılında yörede hayvanlarını gütmekte olan bir çobanın gözüne toprak üzerindeki bir taş yapı çarpar. Merakı baskın geldiği için onun çevresini kazmaya başlar. Çoban bu kazı sonucu bir oluşumu ortaya çıkartır. Altı metre boyunda bir taştır bu... Bu taş bizi 13 bin yıl geriye götürebilecek müthiş bir uygarlığın ipucudur. Göbeklitepe'nin ilk keşfidir. Bugüne kadar gün yüzüne çıkartılan kalıntılar günümüzden 13 bin yıl önce kurulmuş bir uygarlık anıtının ancak yüzde beşidir. Siz düşünün artık bu tapınağ
Ece ile Arda kardeştir. Biz onları İlkçağların Süpermeni Herkül adlı kitaptan tanımaktayız. Herkülün öyküsünü tarih öğretmeni olan dayıları Serkan Bey anlatmıştı onlara. Dayıları anlattıkça da yaramaz Arda kendisini Herkül ile özdeşleştirmiş, koltukları, sandalyeleri kaldırarak sözde onun kadar güçlü olduğunu göstermeye çalışmıştı. Şimdiki sevinci de yeni öyküler dinleyecek olmasından aynaklanıyordu. Şimdi artık gezimize başlayabiliriz dedi Serkan Bey. Şu anda bulunduğumuz yöre yani Sultanahm
Daha önceki maceralarından tanıdığımız Ece ile Arda; bu kez dedeleri Erman Beyin de katıldığı Anadolu Tarihinin derinliklerine yaptıkları yolculukta Hititlerin izini ararlar. Ve ilk durakları şehzadeler şehri Amasyadır. Öncelikle Amasyanın tarihi yerlerini gezen Ece ile arda daha sonra Hattuşaya yani Hitit İmparatorluğunun başkentine doğru yol alırlar.
Daha önceki maceralarından tanıdığımız Ece ile Arda´ya bu kez arkadaşları Özgür ve Lale´de katılmışlardır. Özgür Ece´nin, Lale de Arda´nın arkadaşıdır.Tarihe ve özellikle de İstanbul tarihine meraklı bu dört çocuk Bizans´a bir zaman yolculuğu yaparlar. Orada ilk karşılarına çıkan çocuklardan bir olan Hristo ile karşılaşırlar. Bakın ilk karşılaşmalarında neler konuşurlar?"Biz neredeyiz?" sorusunun karşılığında aldığı cevap "Bizans" olmuştur. Buna şaşıran Ece: "Ne diyorsun sen arkadaş? Bizans´a mı geldik? Se
Anadolu uygarlıkları ve tarihi konusunda önemli bir isim olan Derman Bayladı bu kez Truva Savaşları'ndan Çanakkale Savaşlarına uzanan tarihi süreçte Çanakkale'yi anlatıyor. Ben Çanakkale! Söylenceler diyarı. Tarihin gizemli labirentlerinden Süzülüp gelen belde. Nice aşklar, sevdalar gördüm, Nice yüz yıllarda Yaşadım nice ihanetleri Bin yıllar boyunca Nice kanlar döküldü bağrımda. Tanık oldum soykırımlara Ve yiğitçe direnişlerin nicelerine. Ben Çanakkale! Yalnızca Anadolu'nun değil, tüm yeryüzünün, tarihi ni
Ben İstanbul! İki kıtada yer alan şehir. Boğazın Sultanı İstanbul! Yüz yıllar boyu sanatçılara bitmez tükenmez esin kaynağı oldum. Şairler dizelerinde, besteciler ezgilerinde, ressamlar tablolarında yücelttiler beni. Güzelliğimle yalnızca gözlere değil, kulaklara da hitap ettim ben. Evet, İstanbul'um ben. Yedi Cihanın gönlünde taht kuran İstanbul. Kuruluş tarihimi tarihçiler efsanelerle karışmış bir göç öyküsüyle anlatırlar. Bu anlatımlara göre kuruluşum günümüzden yaklaşık iki bin yedi yüz yıl öncesine
Ece ile Arda'yı bundan önceki gezilerinde en son Antakya'da bırakmıştık. Televizyonda Güneydoğu dizilerini izleye izleye oralarını neredeyse hepimiz ezberlemiş gibiyiz. Ancak tarihiyle, efsaneleriyle tanımamıştık Antep'i, Urfa'yı, Nemrut Dağı'nı ve özellikle de yüzyılın keşfi Göbeklitepe'yi. Bu kez yine Erman Bey'in rehberliğince Ece ile Arda bu yörelerimizi gezmekte ve efsanelerini dinlemektedir.
"Yıl 1934 1915 yılının bahar ve yaz aylarında Çanakkalede bize karşı çarpışmış olan Anzaklar, bu savaşlar sırasında orada hayatlarını kaybeden silah arkadaşlarını anmak için Çanakkaleye geleceklerdir. Aradan 19 yıl geçmiş. O zamanın genç savaşçılarının her biri şimdi artık orta yaşlı birer insan olmuşlardır. Doğaldır ki, dostça bir ziyaret için olacaktır bu geliş. Konukları ağırlama görevi de zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kayaya verilir. Bakanın konuklara usulen bir de konuşma yapması gerekecektir.. Cumhu
Ece ile Arda bu kez kıyı kıyı Akdeniz sahillerini dolaşıyorlar. Antalyadan başlayan ve Antakyaya kadar uzanacak bu tarih gezisi sırasında Alanyadan çok etkilenen Ece bakın neler söylüyor: Alanya konusundaki bilgileri dayım Serkan Bey bize aktardı. Alanya denize doğru uzanan bir yarımada. İlk adı Korakesion imiş. Bizanslıların eline geçince de Kalonoros adını almış. 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu Hükümdarı Sultan Alaeddin Keykubat kaleyi fethetmiş. Şehre de Alaiye diye kendi adını vermiş.
Dede Korkut Masalları: Hem de şimdiye değin anlattıklarımın en önemlisidir bu masallar. Siz bakmayın onların masal diye anıldığına. Aslında Oğuz Kağan Destanından ayrılmış ve hikâyeleşmeye yönelmiş bölümlerdir bunlar. Yani büyük Türk Destan geleneğinin parçalarıdır. Homeros ve Dede Korkuttan söz ettik ya! Bunların her ikisi de bu topraklardan, yani her ikisi de Anadolulu! Homerosun İzmirli olduğunu söylemiştim. Yani Anadolunun batısından Gelelim Dede Korkuta. Dede Korkut da Homeros gibi efsaneleşmiş bir
Yurdumuz yalnızca tarihi eserlerinin bolluğu, güneşi ve deniziyle değil; sahip olduğu doğa harikalarıyla da yeryüzünün önde gelen sayılı ülkelerinden biridir çocuklar! demiş ve de eklemişti:Dünyada eşi, benzeri bulunmayan bir başka doğa harikası da Denizli ilimizdeki Pamukkaledir. Onun hemen yanı başında da Hierapolis antik kentinin kalıntıları yer alır. Orayı da mutlaka görmelisiniz. Tarihle inanılmaz bir doğa güzelliğinin kucaklaştığı yerdir Pamukkale. Ece ile Arda bu kez dayıları Serkan Beyle birlikt
Ben bir Tufan öyküsü biliyorum! dedi Ece. Nuh Tufanı! Ama tam olarak anımsayamıyorum. Nasıldı o dayıcığım? Nuh Tufanı, evet! diyerek Ecenin sözünü yineledi Serkan Bey! Nuh Peygamberin Tufanı! Kutsal kitaplarda da anlatılan bir öyküdür o. Hem Müslümanların kutsal kitabı Kuranda hem de Musevilerin kutsal kitabı Tevratta geçer. Hele ki Tevrattaki anlatımı daha bir ayrıntılıdır. Ama onlardan daha öncesi de var. Çok tanrı inancını içeren dinlerdeki Tufan söylenceleri örneğin Ece ile dayısı Serkan Beyin söyleşi
Tükendi
Kaşka Ülkesinin yiğit insanları M.Ö. 1400-1200 yılları arasında şimdiki Kastamonu yöresinde yaşamışlardır. Kaşka beylerinden Haluşinin oğlu prens Sungar Hattuşa zindanlarında çile dolduran babasını tutsaklıktan kurtarmak amacıyla akıl almaz mücadelelere girişir. Şimdiki Antalya yöresinde yaşayan Arzavalı dostlarından yardım alır. Ancak onların yolu zor ve bir o kadar da tehlikelerle doludur. Sungar, öncelikle görülmemiş irilikte bir yılan olan Ejder İlluyankanın oğlunu ortadan kaldırmak zorundadır..
Eski Yunancada Mythos sözcüğünün pek çok anlamı var. Söz, Söylev,Anlatı, Söylenti vb. bunlardan yalnızca bir kaçı Bunların yanı sıra Söylence, Masal, Uydurma anlamlarını da içeriyor Mythos sözcüğü ... Yine Eski Yunancada Mythologia ya da dilimize de yerleştiği biçimiyle Mitoloji, Söylence bilim demek. Her ulusun kendine göre az ya da çok işlenmiş söylenceleri vardır. Ancak Mitoloji deyince aklımıza her şeyden önce Yunan Söylenceleri gelir. Yunanların dinsel inançlarıyla iç içe olan bu söylenceler; ozanların
"Nihat ile Murat / Kurtuluş Şavaşında İki Çocuk Kahraman" isimli dizinin üçüncü ve son kitabı "Zafere Giden Yol"da; kahramanlarımız Ankara'nın acil silah ihtiyacını karşılamak amacıyla gece gündüz demeden çalışmaktadırlar. Ama işleri zordur ve tehlikelerle doludur.
İstanbul´un işgalinden sonra, okul müdürü Akif Bey, çocuklara yaptığı konuşmada: "Yavrularım, elbette ki biz çağırmadık onları İzmir´e. Onları çağıranlar şu anda ellerini kollarını sallaya sallaya güzel İstanbul´umuzda özgürce ve de yüzsüzce dolaşan işgal askerlerinin bağlı oldukları devletlerdir." diyordu. Akif Bey´in bu sözleri söylerken birden bakışları değişmiş, gözleri çakmak çakmak olmuştu. Biraz önceki bezgin, umutsuz adam o değildi sanki. Coşkuyla, kendinden geçmişçesine sürdürdü sözlerini: "Ama
Daha önceki serüvenlerde tarih öğretmeni kimliğiyle bildiğimiz dayıları Serkan Bey, Ece ile Ardaya Kapadokyanın kısa tarihçesini anlatıyordu: Kapadokya milattan önce iki bininci yılının ortalarına doğru Kızılırmak yayı içinde bir devlet kuran Hititler tarafından yönetildi. Daha sonra bir imparatorluğa dönüşen bu devlet Kuzeybatıdan gelen Deniz Kavimleri tarafından yıkılınca ayrı ayrı küçük devletçiklere dönüşen Hitit beyliklerinin yönetimine geçti. Milattan önce 550 yılına doğru Pers kralı Kyros Orta ve Doğ
Kurtuluş Savaşında İki Çocuk Kahraman /Nihat ile Murat´ isimli kitabın ilk cildiyle oldukça beğeni toplayan Derman Bayladı, dizinin ikinci kitabı olan "GECE YARISI ÇALINAN KAPF´da da sizleri maceradan maceraya koşturuyor. Gecenin zifiri karanlığında Nihat´ların evinin kapısı çalınmakta ve dışarıdan anlayamadıkları konuşmalar gelmektedir. İşgal güçlerine ait bu askerlerin gecenin bu saatinde Nihat´ların evinde işi nedir? Başarısızlıkla sonuçlanan bir silah kaçırma girişiminin sonunda neler oluyor? Gedikli Ba
Toplam 23 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1