Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 127 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Büyük sanatçıların eserleri, sonsuz gerçekliğin sessiz kitaplarıdır.Bir çocuğun korkup annesine uzanması ve düşen birinin oradan geçenlerden yardım istemek için elini kaldırması gibi yaratıcı sanatçılar da acılarını, sevinçlerini ve güçlerini aşan ani sancılarını eserlerine yansıtırlar. Yapıtlarına, içine düştükleri ağdan kendilerini kurtaracak bir halat gibi tutunurlar, tıpkı Paul Verlaine gibi. Şairler yazdıklarının yanında yaşam öyküleriyle de anılırlar. İşte bu şairlerden biri de Fransız şiirinin önemli
İki tür merhamet vardır. Biri –iradesiz ve duygusal olanı– başka bir insanın acısını içselleştirmek gibi acı bir deneyimden olabildiğince hızla kurtulmak için yüreğin sabırsızlanmasıdır. Bu gerçek bir acıma, acı çekenle aynı şeyleri hissetme olmayıp kişinin kendisini başka birinin acısına karşı korumasıdır. Diğeri ise duygusal değil yaratıcıdır ve geçerli olan sadece budur. Kişi, duygularının bilincindedir; acı çekenin yanında durmaya kararlı olarak gücü tükenene kadar, hatta gücünü zorlayarak acıya sabırla
Satranç, Stefan Zweigin trajik ölümünden kısa süre önce ustalıkla kaleme aldığı son eseridir. Zweig, bu romanda iki farklı zamanda gerçekleşen iki farklı satranç maçını anlatır. Bu maçlardan biri Buenos Airese doğru yol alan bir gemide, dünya satranç şampiyonuna karşı yolcuların oynadığı gerçek bir satranç maçı, diğeri ise bu maça sonradan dahil olan gizemli yolcunun kendisine ve Nazi sorgucularına karşı oynadığı maçtır. Satranç metaforunu ustaca bir kurguyla harmanlar, gizemli oyuncunun dahil olduğu gerç
Bu son derece çarpıcı çöküş öyküsü, XV. Louis döneminde Fransız sarayında epey etkili olmuş aristokrat bir kadının gerçek yaşamına dayanır. Madame de Prie günün birinde gözden düşer ve kral tarafından Normandiya'ya sürülür. İktidar sahibi ve ilgi odağı olduğu hareketli ve eğlenceli Paris günlerinden sonra, ne kadar süreceği belli olmayan, kendisiyle baş başa kalacağı bir sürgün dönemi beklemektedir onu. Ancak iktidar savaşları, entrika ve eğlenceden ibaret boş saray hayatı varoluşuna anlam katan tek şeydir.
Fransa Kralı XVI. Louisnin karısı Marie Antoinette, uçarılığı, savurganlığı ve reform düşmanlığıyla halkın gözünde yoz soylu tipinin simgesi olmuş, Fransız Devriminden sonra yaşamının geri kalan bölümünü Paris hapishanelerinde geçirmiş, 1793te Devrim Mahkemesince yargılanarak giyotinle idam edilmişti. Tarihsel karakterler üzerine benzersiz biyografileriyle tanınan Stefan Zweig, Marie Antoinette: Vasat Bir Karakterin Portresinde, nesnellikten çok sezgiye dayanan bir yaşamöyküsü sunuyor okurlara. Psikolojiye
Stefan Zweig, Bir Avrupalının Anıları olarak kaleme aldığı Dünün Dünyası adlı bu kitabının önsözünde, Yazacaklarım, benim yaşadıklarım olmaktan çok, bütün bir kuşağın yaşadıklarıdır, diyor.19. yüzyıl Avrupasının görece güvenli, tekdüze ortamında yetişen kuşaklar, 20. yüzyılın hemen başlarında öyle olaylarla yüz yüze geldiler ki, başka zamanlarda belki dokuz-on kuşağın yaşayacağı olaylar ve kökten değişmeler bu kuşağın insanlarının yüreklerinde, benliklerinde onulmaz yaralar açtı. Dün ve bugün arasında bütün
Stefan Zweig, çok geniş bir psikoloji birikimini eserlerinde bütünüyle kullanmış ender yazarlardandır. Onun dünya edebiyatında bir biyografi yazarı olarak kazandığı haklı ünün temelinde de bu özelliği, yani yazarlığının yanı sıra çok usta bir psikolog olması yatar. Satranç, Zweig'ın psikolojik birikimini bütünüyle devreye soktuğu bir öyküdür ve bu öykünün baş kişileri, tamamen yazarın biyografilerinde ele aldığı kişileri işleyiş biçimiyle sergilenmiştir. Zweig ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç d
Rahat ve korunaklı bir yaşam süren saygın bir kadın, sekiz yıllık evliliğinden sıkılmış, burjuva dünyasının kozasından çıkarak kendini genç bir piyanistin kollarına atmıştır. Ancak bu gizli ilişkiden haberdar olan bir şantajcının ansızın zuhur etmesiyle, hayatında yeni farkına vardığı bütün güzellikleri yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır ve kahredici bir korkunun pençesine düşer. Korku insanı bilinçdışına itilmiş utanç verici deneyimlerden, bastırılmış pişmanlıklardan özgürleştirebilecek güçte bir ya
Kısa bir tatil için Avusturya Alplerine giden bir baron, zamanını zararsız bir flörtle renklendirmenin yollarını aramaktadır. Kendine fazlasıyla güvenen ve gönül maceralarına her zaman açık olan bu müzmin kadın avcısı, kısa sürede kendisine bir av bulmakta hiç zorlanmayacaktır. Tanışıp yakınlaşmak istediği kadının on iki yaşındaki oğluyla ahbaplık kurarak işe koyulur. Yakıcı Sır annesini elde etmek isteyen bu narsist çapkın tarafından kullanılan bir çocuğun hikâyesidir aslında. Ne var ki, yetişkin dünyası b
İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar, insanlık tarihine yön vermiş belirleyici anlar üstüne kısa denemelerden oluşuyor. Stefan Zweig, çevrelerindeki geçici koşulların dayattığı sınırları aşabilmiş Fatih Sultan Mehmed, Händel, Dostoyevski, Tolstoy, Lenin gibi "yaratıcı bireyler"in o benzersiz "anlarını" anlatıyor. En iyisi, kendisinden dinleyelim: Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı trajik ve yazgıyı belirleyici anlara, bireylerin yaş
Bir Kalbin Çöküşü, Stefan Zweig'ın psikolojiye duyduğu yoğun ilgiyi yansıtan öykülerinden biridir. İnsan ruhunun en karmaşık duygularından biri olan tutkuyu olanca canlılığıyla dile getiren Bir Kalbin Çöküşü, ruh ikizini Lev Tolstoy'un unutulmaz kahramanı İvan İlyiç'te bulduğumuz yaşlı bir adamın, Salomonsohn karakterinin ailesinden ve yaşamdan uzaklaşmasını öyküler. Zweig'ın en beğenilen öyküleri arasında yerini alan Bir Kalbin Çöküşü şüphe, korku ve nefretle ölüme sürüklenen baba Salomonsohn'un psikanaliz
Zweig bu novellası'nda bir kadının yaşamını bütünüyle değiştiren yirmi dört saatlik deneyimini anlatırken, insanda içkin saplantıların ve dayanılmaz arzuların sınırlarında gezinir. Özgürce ve tutkuyla içgüdülerinin peşine takılan bir kadının bu kısa ve yoğun hikâyesi, kadın kalbinin sırlarına ermiş ustanın kaleminde olağanüstü bir anlatıya dönüşür. Yapıtı için mekân olarak muhteşem atmosferiyle Fransız Riviera'sını seçen Zweig, 1920'li yılların sonlarında Avrupa'nın "kibar" tabakasının ikiyüzlü ahlak anlayı
Bayan C'nin hayatında yaşadığı hüznün girdabında o ana kadar yaşamadığı farklı bir gün başlar. Son zamanlarda üzüntü, heyecan ve anlam arayışının içerisinde; bir kumarhanenin parlak ışıklarına ve yabancı tutkusuna çekilerek bir amacı tekrar keşfediyor ama ne pahasına? Şefkatli bir kadının ve onun yaşanmış deneyiminin bu canlı ve hareketli hikâyesinde, Zweig yoğun bir aşkın gücünde neler yapılabileceğini, ezici yalnızlık ve ömür boyu sürecek pişmanlık gücünü keşfeder. Bir çırpıda okunacak bu eser Zweig'in us
Okuyacağınız bu kitap; Avusturyalı yedek subay Baron Friedrich Michael von R........'nin 1914 yılının sonbaharında Rava Ruska savaşında ölümünün ardından masasının üzerinde mühürlü bir paket içinde bulunmuştur ve ailesi tarafından Stefan Zweig'e iletilmiştir. Zweig, her ayrıntısına sadık kalıp sadece isimleri değiştirerek, ekleme yapmadan bu eseri okurlarıyla buluşturmuştur. O akşam yaşayacağım son bir karanlık an kalmıştı, o da mutluluk içinde evime ulaştıktan sonra kapıyı açıp odama giden karanlık korid
Zweig hayatının son dönemlerinde başladığı, taslağı 1981'de gün ışığına çıkarılan ve yayıncısı tarafından tamamlanan Clarissa'da, 1902 yılından Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesine kadar geçen dönemde, dünyanın halini genç bir kadının gözünden anlatır. Avusturyalı bir subayın kızı olan Clarissa bir manastır okulunda büyümüş, eğitimini tamamladıktan sonra Viyanalı ünlü bir sinir hastalıkları uzmanının yanında çalışmaya başlamıştır. Lozan'daki bir kongrede barışsever Fransız öğretmen Léonard'la tanışır.
Alınyazısı, düzen tutmayacak bir kalbi sarsmak için her zaman ani bir darbenin güçlü başlangıcına ihtiyaç duymaz. Kaderin dizginlenemez yaratıcılığı ufacık, önemsiz bir olaydan bir felaket doğurabilir. Bir insan yüreğinin çöküşü, onu ortaya çıkaracak bir şey olmadan çok önce başlayabilir. Kader, kurbanın ruhu dış etkilerden acı çekmeye başlamadan önce zihninde ve kanında çoktan iş başındadır. Kendinizi bilmek kendinizi savunmak demektir, ama bu genellikle boşunadır. Zweig bu kitapta yer alan "Bir Kalbin Öl
Kafese kapatılmış kırlangıçlar gibi odalarında çırpınıp içinde bulundukları yalan ve sessizlik yüklü ortamda kahroldular. Hayatları boyunca ilk kez bugün yüzleşmek zorunda kaldıkları gerçeklere açılan o bilinmez dünyada, başlarına gelebilecek şeylerin beklentisiyle sarsılıyorlardı. İçinde yetişmekte oldukları hayattan, önlerinde uzanan ve içinden geçmeleri gereken tehditkâr siluetlerle bezeli bir ormanı andıran bu hayattan korkuyorlardı... Mürebbiye'de Zweig, hayata saf gözlerle bakan iki kız kardeşin, müre
Tükendi
Kalbi anın hazzında kaybolup gitmişti, doğruyu söylerken yalancıydı ve yanıltmaya çalışırken bile dürüsttü, çünkü sadece ne hissettiğini biliyordu. Ve şu an hissettiği şey, damarlarında dolaşan zevk ve esrimeydi. Gözden düştüğü düşüncesi neredeyse gülünecek bir şeydi. Bir Çöküşün Öyküsü Fransa sarayında yüksek görevlerde bulunan bir kadının görevinden alınıp sürgüne yollanmasını ve düşüşünü anlatır. Zweig bu öyküde de insan ve toplum üzerindeki gözlem gücünü konuşturur; insanların hırslarını ve yıkımların
Tükendi
Her gün binlerce insan katledilirken yasalar kimin umurunda? Benim için yasa diye bir şey yok. Devlet denen şey de benim için bitti. Tanrım, yetmiş yaşındaki yaşlıların önemi yok ama şimdi gençlerin de pek önemi yok. Onur, utanç, kahraman... gibi kelimeler bitti artık. Her şey sallantıda, her şeyi silahla yere sermek gerek, çünkü ateş etmeyi reddeden vatan haini oluyor. Özgürce düşünmek zorundayız. Eskiden hep özgürce, net ve insani düşünülürdü. Oysa şimdi... Clarissa'nın öyküsü 1902 yılında başlar ve Birin
Tükendi
Hayvan savunmasızca, ayakları bağlı ve ağzı tıkalı halde yatıyordu, kan çanağına dönmüş gözlerini sanki kafatasından fırlayacakmış gibi deviriyordu. Dişlerini gıcırdatıyor, öğürüyor ve yutkunuyordu, ağzındakini tükürmeye çalışırken kasları yay gibi geriliyordu. Hayatımda hiç bu kadar yoğun bir öfke ve kötülük veya yaşayan bir canlının gözlerinde böylesine kana susamış bir nefret görmemiştim. Yazarın diğer metinlerinden farklı bir konumda yer alan "O muydu?" öyküsünde Zweig, sevgi ve nefret arasında bölünmüş
Tükendi
Toplam 127 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2