Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 127 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Tanrı'nın gazabının gürlemeleri öyle şiddetliydi ki kıyamet borusunu beklemek üzere yatan ölüleri bile uykusundan uyandırdı. O korkunç çağrının yapıldığına inanan ölüler kalkıp cennete doğru yükseldiler, berbat fırtınanın içinden geçtikten sonra bunun henüz mahşer günü olmadığını gördüler. Zweig genel olarak hikâye ve novellalarında sıradan insanları anlatmış, onların çelişkilerini, tutkularını ortaya koymuştur. Bunun yanında o birçok eserinde kutsal anlatıları kendi dil süzgecinden geçirerek yeniden yazmış
Tükendi
Pencereden içeri dalan gün ışığı ne kadar güçlü olsa da adamın içini aydınlatmaya yetmiyordu. O, mucizelerinin kendisine dokunduğu ama asla değiştiremediği bu uzun hayatında ağaran yeni günler görmek istemiyordu. Ve şimdi, korkusuzca, son mucizenin yaklaştığını hissediyordu; hayale ve illüzyona son vererek o sonsuz karanlık gerçeği getiren mucizenin... Mucizeler ancak onu görebilen kalpler için vardır. Yüreğinin gözlerinden bakabilenlere bambaşka kapılar açılır bu hayatta. Zweig bu kitabında, yaşadığı olayl
Tükendi
Arzunun mıknatıslı iğnesi, son bir kez, yoğun bir aşk tecrübesi umudu ve nihai geri çekilme arasında gidip gelir. Kadının yüzleşmesi gereken zor bir karar vardır : Kendi hayatını mı yaşayacak, yoksa hayatını çocuğuna mı adayacak ; öncelikle bir kadın mı, yoksa bir anne mi olacak ? Zweig bu öyküsüyle bir çocuk ve annesinin gizli dünyasına bizi çağırıyor... İnsan ruhunu bir psikolog edasıyla ustaca önümüze seren yazarın bu novellasını beğenerek okuyacaksınız.
Tükendi
Tüm acılar korkaktır ve kendisinden çok daha güçlü olan yaşam isteği karşısında geri çekilirler. Bayan C'nin hayatında olağanüstü bir gün başlıyor – uzun bir evliliğin yarattığı iç sıkıntısından kaçış, heyecan ve anlam arayışı. Bir kumarhanenin parlak ışıkları altındaki çaresiz bir yabancının tutkusuna kapılan kadın, arzu ettiği serüveni yaşayabilecek midir? Şefkatli bir kadının yaşadığı deneyimin bu canlı ve hareketli hikâyesinde, Zweig, yoğun bir aşkın gücünü, ezici yalnızlığını ve ömür boyu sürecek pişm
Tükendi
İnsan bir kadına karşı saf ve yoğun bir tutku hissettiğinde, bilinçsiz olarak fiziksel doyum için can atar; çünkü doğa, bedeni yaratırken nihai bir birleşmenin imgesini de yaratmıştır... Ancak bir erkekten diğerine sunulan ve tatmin edilmesi imkânsız zihinsel bir tutkunun o tam bütünleşmeyi istemesi mümkün müdür? İnsan doğasını, ilişkilerini olanca doğallığı içinde anlatma konusunda bir usta olan Zweig bu eserinde genç bir öğrenciyle öğretmeni ve onun eşi arasındaki ilişki üzerinden okuyucuya hem bir edebi
Tükendi
Yüzyılımızın önde gelen düşünür ve yazarlarından Stefan Zweig´ın Türkçede ilk kez yayımlanan Günlükler´i, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının acılarına tanık olmuş, bu acıları derinden yaşamış bu duyarlı insanın, yaşadığı dönemle ilgili düşüncelerini, iç dünyasını açıkça ortaya koyan birer belge niteliğinde. Yaşamının son yıllarını önce İngiltere´de, sonra da Brezilya´da gönüllü sürgünde geçiren, sevdiği insanlardan, alıştığı çevreden uzak düşen, dünyanın çöküşüne, inandığı, değer verdiği kavramların yıkıl
Teğmen Hofmiller, süvari birliğiyle birlikte görev yapmak üzere Macar sınırı yakınlarında bulunan küçük bir köye tayin edilmiştir. Bir gün arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirirken zengin Kekesfalva'nın yeğenini görür. Bir arkadaşının aracılığıyla Kekesfalvaların evine yemeğe davet edilir. Yemekte Kekesfalva'nın kızı Edith ve yeğeni Ilona ile tanışır. Orada Ilona ile dans eder. Ardından Edith'i de dansa davet eder. Ama o anda Edith birdenbire hıçkırıklara boğulunca büyük bir gaf yaptığını anlar, çünkü felçli
Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Briefeiner Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920'li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana, beni asla tanımamış olan sana." Kadın büyük tutkusunu hep bir "bilinmeyen" olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öykü
İntihar, Stefan Zweig´ın zihnini gençlik yıllarından beri meşgul eden bir kavramdı. Yaşamının bir anlamı kalmadığını anladığı anda yaşamına kendi eliyle son verebileceğini daha üniversite yıllarında söylemişti. İlk evliliği sırasında karısı Friederike´yi kendisiyle birlikte intihar etmesi için zorlayan, sonra bu düşüncesinden vazgeçen Stefan Zweig, yıllar sonra, İkinci Dünya Savawı sırasında, ikinci karısıyla birlikte yaşamına son verdi. Yazar, önceki intihar girişimlerinden vazgeçmiş olsa da korkularını, r
Zweig gençlik dönemi yapıtlarından Kızıl'da öğrenim için Viyana'ya giden genç bir tıp öğrencisinin büyük kentin gerçekliğine uyum sağlama ve yetişkinliğe adım atma sürecini anlatır. Kendini birdenbire ailesinden uzakta soğuk bir odada yapyalnız bulan bu "çocuksu" genç adam, zamanla girdiği bunalımın etkisiyle hayallerinden, başlangıçta büyük bir hevesle sarıldığı tıp eğitiminden vazgeçme noktasına gelmiştir. Tam da o günlerde kızıla yakalanan ve yardımına ihtiyaç duyan bir kız çocuğu onu hayata geri çağırır
Stefan Zweig, üç büyük yazarın yaşam öyküleri üzerinden, okurlarını dünya tarihine, edebi dehanın sınırlarına bir yolculuğa çıkarıyor. ´Toplumun romanının yazan´ Balzac; ´ailenin romanını yazan´ Dickens ve ´bireyin romanını yazan´ Dostoyevski, Zweig´ın eserinde bir arada. ´´Üç Büyük Usta´´, roman sanatının bu üç büyük yazarı üzerinden bir dönem portresi veriyor.
Fransız Rivierası'nda her şeyin donmuşçasına tekdüzeleştiği bir otelin sakinleri için hayat, gece yarısı gelen bir haberle tepetaklak olacaktır. Evli ve çocuklu Henriette, ardında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştur. Tıpkı otele birkaç gün önce gelmiş olan genç Fransız gibi. Oteldeki herkes tarafından hararetle kınanan bu olay, ertelenmiş bir itirafın da kapılarını aralayacaktır. Yıllar önce kendi başından geçenleri anlatmaya karar veren Bayan C. için artık yüklerinden kurtulma zamanı gelmiştir. İnsa
Tükendi
En çok okunan klasikler, özenli çevirilerle ve alanında uzman akademisyenlerin editörlüğünde okuyucuyla buluşuyor. Baron Friedrich, seçkinlerin hayatına özgü duyarsızlaşmayla boğuşan bir burjuvadır, ta ki o olağanüstü geceye kadar. Evden öylesine çıktığı bir pazar günü kendini at yarışlarında bulmasıyla, ona tekrar yaşadığını hissettirecek küçük bir ‘suçun' pençesine düşer. Haksız kazançla elde ettiği paranın vicdanına yüklediği ağırlık, onu gecenin derinliklerinde silinmeye yüz tutmuşların, şehrin artıkla
Tükendi
Kendi gerçeğini arayan ve tuhaf rastlantılarla buluşan kayıp ruhlar, Stefan Zweig öykülerinin değişmez sakinleridir. Sıradan, küçük tecrübeler onların yaşamında büyük dönüm noktalarına dönüşerek yazgının yeni bir kapısını aralar. Olağanüstü Bir Gece bu bakımdan Zweig'ın öykücülüğünde zirveyi tutar ve Viyanalı asilzade Baron R.'nin hayatını değiştiren böyle bir tecrübenin, tek bir gecenin öyküsünü aktarır. 20. yüzyıl başında Viyana'da, at yarışı ve bahis heyecanıyla başlayan Olağanüstü Bir Gece, insan ruhunu
- Aforizmalar - Babaya Mektup - Bir Açlık Sanatçısı - Bir Köpeğin Araştırmaları - Ceza Sömürgesi - Dönüşüm - Taşrada Düğün Hazırlıkları
Tükendi
Kitabın kahramanı, küçük bir Fransız liman kentine iner. Gece trenini kaçırır, zamanını, ay ışığının aydınlattığı liman şehrindeki sokakları keşfederek geçirir. Bu esnada tesadüfen girdiği bir lokalde kadın garson kendine de bira sipariş eder ve sahte bir sırnaşmayla kahramanın yanına oturur. Kadın, lokale gelen başka bir müşteriye ise oldukça kaba davranmakta, ona hakaretler savurmaktadır. Kahraman, gittikçe şiddetlenen gerilimden rahatsız olur ve onları kendi hallerine bırakarak lokali terk eder. Hakarete
Stefan Zweig'ın eşsiz romanı Yakıcı Sır Bilgi Yayınevi etiketiyle raflarda... "Çocuk olmak korkunç bir şey, merak dolu olmak fakat kimseye bir şey soramamak, sanki aptal veya yararsız bir şeymişsin gibi yetişkinlerin karşısında hep gülünç duruma düşmek... Ama ben bu sırrı öğreneceğim, hissediyorum, çok kısa zamanda öğreneceğim."
Mürebbiyeleri katı bir ahlak anlayışının kurbanı olurken, yetişkin dünyasının gaddarlığıyla tanışan iki masum çocuk; Como gölü kıyısındaki bir otelin dingin ortamında gözüne kestirdiği bir genç kıza imzasız aşk mektupları yazarak zalimce bir oyuna girişen görmüş geçirmiş beyefendi; Tirol Alplerinde küçük bir lokantada gençliğinin platonik aşkıyla karşılaşan, artık düşkün ve yaşlı olan bu adama yıllar öncesinden duyduğu gönül borcunu ödeme fırsatı bulan evli bir kadın; bir genç kızın yarı histerik şefkat ara
Zweig'ın 1920'li yıllarda yazdığı tahmin edilen bu novellanın el yazması ölümünden sonra oldukça geç bir tarihte, 1970'lerde gün ışığına çıkarıldı. Ve aşkın sınır tanımazlığı üzerine yazılmış en yoğun, en etkileyici metinler arasında yerini aldı. Geçmişe Yolculuk, zamana, mekâna ve değişen koşullara direnen yasak ve tutkulu bir aşkın hikâyesidir. Bu çılgın aşk önce okyanusun ve daha sonra da Birinci Dünya Savaşı'nın araya girmesiyle dokuz yıllık bir kesintiye uğrar. Yıllar sonra yeniden buluşan iki sevgilin
Alman dilinin en çok okunan yazarlarından olan Stefan Zweig'ın kitapları ellinin üzerinde dilde, milyonlarca baskıya ulaştı. Kısa hikâyeleri kadar biyografileriyle de dünya edebiyatının en önemli figürlerinden biri olan Avusturyalı yazar Zweig'ınAy Işığı Sokağı isimli kitabı, benzersiz üslubuyla kaleme aldığı dört hikâyesini içeriyor: Ay Işığı Sokağı, Leporella, Leman Gölü'nde Hadise, Ormanın Üzerindeki Yıldız. Bu kitabı Zweig'ın insan ruhunun derin ve karanlık noktalarına nasıl güçlü bir mercek tuttuğunun
Toplam 127 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3