Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Toplam 127 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Bir hastalıktan kalkan Edgar ve annesi Avusturya'nın Alplerinde küçük bir otelde kısa süreli bir tatile çıkarlar. Burada yakışıklı bir baron Edgar'la ilgilenmeye, onunla arkadaşlık etmeye başlar. On iki yaşındaki Edgar, hızla, bir yetişkin tarafından arkadaşlık edilmeye layık bulunmanın baş döndürücü etkisine kapılır. Bir süre sonra baronun annesiyle uzun sohbetleri, onu aralarına almamaları, dahası atlatıp baş başa gezintilere çıkmaları Edgar'ı kuşkulandırmaya başlar. Ondan muhakkak bir sır saklıyorlardır,
Büyüklerin karmaşık ilişkilerini ve sırlarını sonsuz bir merakla gözlemleyen çocuklar, Alman edebiyatının ustası Stefan Zweig'ın eserlerinde sıkça kendine yer bulur. "Mürebbiye" isimli kısa öyküsünde de, iki küçük kız kardeş, mürebbiyelerinin herkesten sakladığı sırrını öğrenirler. Adım adım talihsiz bir sona sürüklenen mürebbiyeleri için bir şey yapamamak kalplerini gün geçtikçe daha fazla kederle dolduracaktır. Alman dilinin en çok okunan yazarlarından olan Stefan Zweig'ın kitapları ellinin üzerinde dild
Irene Wagner, şehrin önde gelen zengin avukatlarından birinin eşi. Tam bir burjuva hayatı sürdürdüğü lüks içindeki eğlenceli yaşamı, gün gelir Irene'i tatmin etmez olur. Tehlikeli ve yasak olanın cazibesine kapılarak, genç bir piyanistle bir ilişkiye başlar. Ne ki, bir süre sonra piyanistin sevgilisi onu yakalar ve yaptığı şantaj ve manevi işkencenin şiddetini her geçen gün arttırır. Olanları kocasının öğrenme korkusu, her şeyini kaybetme endişesi Irene Wagner'i öyle bir etkisi altına alır ki, ruhu adeta bi
Amok, sarhoşluktan ve çılgınlıktan da öte bir şey... Bir adamı kuduz köpek gibi davranmaya şartlayan, onu cinayete meyilli bir akıl hastasına dönüştüren bir durum... Tuhaf ve korkunç bir zihinsel hastalık... Bu adam, tıpkı o kadın beni görmeye gelmeden önce odamda oturduğum gibi sessiz sakin bir biçimde köşesinde oturuyordur. Sonra birden ayağa fırlar, kamasını kapar, sokağa çıkıp doğruca koşmaya başlar, nereye gittiğinin bir önemi yoktur. Yoluna kim çıkarsa kamasını ona saplar ve dökülen kan onun daha da ç
Kendi şahsi deneyimlerimden, bu "kral oyununun" gizemli cazibesini biliyordum. Geçmişteki insanların icat ettiği oyunlar arasında satranç, olağanüstü bir şekilde şansın despotluğundan sıyrılıp sadece zekâyı ya da daha doğrusu, özel bir tür zihinsel kabiliyeti mükâfatlandıran yegâne oyundu. Zweig'ın Brezilya sürgününde tamamladığı en ünlü yapıtlarından biri olan Satranç, yazarın 1942'deki intiharından çok kısa bir süre önce yayınevine gönderilir. Bu, Zweig'ın Nazizmi incelediği bir hikâyedir, ve bu eleştir
Yalnızca seninle konuşacağım. Bütün ömrümü, sana adandığından haberin olmayan bu ömrü, sana anlatacağım. Sırrımı ancak artık hayatta olmadığım zaman bileceksin, bana bir cevap borçlu olmak zorunda kalmadığın zaman, soğuk terler dökmeme sebep olan şey sona erdiğinde. Ürperdi. Birdenbire kapı, görünmeksizin ardına kadar açılmış ve başka bir âlemden gelen soğuk bir esinti, sessiz odasına dolmuştu. Ölümün varlığını ve ölümsüz aşkı hissetti. İçinden bir şeyler kopup gitti ve adam tinsel, arzu dolu ve ölümsüz ka
Acı dolu bu dünyada, sığınacak güvenli bir yer, barış ve teselli sadece dualarda bulunabilirdi. Evet, dualar vaat dolu sözleriyle panik hissini yatıştırıyor, ayinlerle dehşet hissini hafifletiyor ve yüreği kasvete boğulmuş kişilerin adeta uçar gibi Tanrı'nın yolundan gitmesini sağlıyordu. Zorlu zamanlarda dua etmek iyi bir şeydi ve topluca dua etmekse daha da iyiydi, çünkü Tanrı'nın armağanları en çok bunları birlikte arayanlara gelirdi. Yahudilerin kutsal sembolü neden bir kez daha yolculuk etmeye başlam
Tükendi
Aşk, bedenin karanlığında acı içinde gelişen bir cenin olmaktan çıkıp kendini dudaklarla ve nefesle itiraf etmeyi göze aldığında ancak gerçek aşk olur. Kozasında kalmak için ne kadar uğraşsa da, bir an gelir kozanın gözyaşlarının çapraşık dokusu çözülür ve yaşlar yükseklerden en uzak derinliklere akar, ürkek kalbe büyük bir güçle düşer. Genç adam için bu hayli geç olmuştu... Usta yazar Stefan Zweig'dan insan ruhunu açmazlarıyla ortaya seren bir öykü Geçmişe Yolculuk. Genç bir adamın özgürlük, yükselme arzu
Bu çarpıcı adam kitaplar dışındaki dünyaya dair bir şey bilmiyordu, çünkü onun aklına göre varoluşun tüm olgusu sadece, tabiri caizse onları arındıran bir süreç olan harflere döküldüğünde ve bir kitapta toplandığında gerçeğe dönüşüyordu. Sahaf Mendel'de kitaplara olan tutkusundan başka hiçbir şeyi olmayan Mendel'in trajik hikâyesini okurken savaşın ve açgözlülüğün insanı parçalayan, onu yok sayan niteliğine de Mendel'in hiçe sayılan hayatı özelinde tanık olacaksınız. Kitaptaki diğer öykü olan Leporella is
Bu, vatandaşları tarafından erdemin dört adıyla şereflendirilen Virata'nın hikâyesidir. Yine de âlimlerin kitaplarında ondan hiç bahsedilmez. Anısı, insanoğlunun hafızasından aktarılır. Bu anlatılan, bir savaşta farkında olmadan kendi abisini öldürüp yaşadığı pişmanlık ve sorgulamalardan sonra kılıcını sonsuza dek elinden bırakan, günahsız bir hayat yaşama peşinde acı çeken Virata'nın öyküsüdür. Büyük Hint destanı Mahabharata'dan aldığı bu hikâyeyi kendi dilince yeniden yazan Zweig bizleri Virata'nın öykü
Seni kim bekliyor? Kıyım ve ölüm, belki, ama başka kimsenin beklediği yok! Uyan, Ferdinand, özgür olduğunu gör, tamamen özgürsün, kimsenin senin üzerinde bir yaptırımı yok ve kimse sana emir veremez; dinle, özgürsün, özgür, özgür! Bunu sana binlerce kez söyleyebilirim, on bin kere, her saat, her dakika, sen bunu hissedinceye kadar! Sen özgürsün. Özgür! Özgür! Vatan denilen toprak parçasının yeni ölü bedenler isteğiyle yaptığı çağrıyı duyunca içinde engel olamadığı bir gitme dürtüsüyle ayağa kalktı Ferdina
En çok okunan klasikler, özenli çevirilerle ve alanında uzman akademisyenlerin editörlüğünde okuyucuyla buluşuyor. Mendel, inanılmaz hafızasında, bildiği tüm kitapların envanterini tutan ve kitaplardan kurduğu dünyasında kendi halinde yaşayan, sahaftan çok bir antikacıdır. Birinci Dünya Savaşı'nın başladığını dahi fark edemeyecek kadar içine kapanık bir hayat sürerken diğer ülkelerdeki abonelikleri aksadığından dolayı oralara mektuplar göndermeye başlamasıyla ajan zannedilerek tutuklanır. Toplama kampında
Tükendi
En çok okunan klasikler, özenli çevirilerle ve alanında uzman akademisyenlerin editörlüğünde okuyucuyla buluşuyor. Hindistan'dan yola çıkan bir transatlantiğin içinde herkesten saklanarak yalnızca geceleri güverteye çıkan bir doktor, Avrupalı bir yolcuya hayatının en büyük sırrını anlatır. Kimsenin uğramadığı ücra bir köyde çalışırken, kendisinden ‘yardım' isteyen yüksek sosyeteden İngiliz bir kadının kibriyle savaşa girerek, her ikisinin de sonunu hazırlamıştır. Görevi ve pençesine düştüğü tutku arasında
Tükendi
En çok okunan klasikler, özenli çevirilerle ve alanında uzman akademisyenlerin editörlüğünde okuyucuyla buluşuyor. Kentin en ünlü avukatlarından biriyle sekiz yıldır evli olan Irene Wagner, mükemmel anne ve eş tablosunda kendini kapana kısılmış hisseder ve hayatına bir renk katabilmek için genç bir piyanistle görüşmeye başlar. Ancak piyanistin sevgilisinin ortaya çıkarak ona şantaj yapmaya başlamasıyla, kendini soktuğu durumun vahametini fark eder. İçine düştüğü pişmanlık ve korkuyla, dışarıdan mükemmel gö
Tükendi
En çok okunan klasikler, özenli çevirilerle ve alanında uzman akademisyenlerin editörlüğünde okuyucuyla buluşuyor. Avusturya Alpleri'nde geçirdiği kısa tatilini renklendirmek için bir gönül macerası peşinde koşan genç bir baron, gözüne kendine uygun bir av kestirir. Ancak bu kadına ulaşabilmesi için önce oğlunun gönlünü fethetmelidir. Başlangıçta baronun ilgisiyle gurur duyan çocuk, tam olarak anlayamasa da annesinin değişen davranışlarının ardında yetişkinlerin dünyasına ait bir sır olduğunun farkındadır
Tükendi
En çok okunan klasikler, özenli çevirilerle ve alanında uzman akademisyenlerin editörlüğünde okuyucuyla buluşuyor. Tıp öğrenimi görmek için Viyana'ya gelen toy ve naif bir genç olan Berger, yan komşusu ve onun kız arkadaşının etkisiyle kendini alışık olmadığı baş döndürücü hislerin içinde bulur. Büyük şehirde yaşamanın çetrefilli yanları ruhunda derin yaralar açarken, ailesinin korumacılığından uzakta olmanın verdiği yalnızlıktan ötürü derin bir bunalıma girer. Eğitimine boş verdiği sırada, kızıl hastalığı
Tükendi
Korku, cezadan daha berbattır çünkü ceza bellidir. İster ağır, ister hafif olsun. Evli bir kadın olan Irene, ünlü bir piyanist olan genç adamı bir akşam etkinliğinde tanımış, o günden sonra da öyle çok fazla istek duymadan, hatta farkına bile varmadan adamın metresi olmuştu. Ne evliliğindeki mutluluğu ne de kadınlarda çok görülen, manevi ilişkilerin getirdiği o yorgunluk onu kendine bir âşık edinmeye itmişti. Kültürel açıdan kendinden üstün zengin bir koca ve iki çocuğunun yanında gayet mutluydu. Kendi uy
Rastlantı sonucu eline geçidiği bir kitapla satrancın inceliklerini öğrenerek bu oyunu bir tutkuya dönüştüren ve giderek bu tutkusu yüzünden beyin hummasına yakalanan Dr. B.'nin öyküsüdür görünüşte Satranç. Ama derinlerde bir veda mektubudur aslında. Stefan Zweig'ın Brezilya'da sürgündeyken yazdığı ve Şubat 1942'deki intiharından birkaç ay önce tamamladığı Satranç, Avrupa kültürünün nasyonal sosyalist tehlike altında yok oluşuna işaret eder. Avrupa kültürüne elveda derken yaşama da veda etmeyi seçen Zweig'ı
Savaş sırasında Naziler tarafından tutuklanan ve çeşitli psikolojik işkenceler gördüğü bir hücreye kapatılan Dr. B. günün birinde sorgu odasındaki askıda bir kaputun cebinde küçük bir kitap bulur, bir satranç kitabı. Hiç bilmediği bu oyunla ilgili kitabı çalmayı başarır ve mutlak bir yalnızlığa mahkum edilerek hiçliğin eşiğine itildiği odasında zihnini oyalayacak bir şey bulduğuna inanır, ancak tecritte ne satranç taşları ne de bir satranç tahtası olduğu için oyunun inceliklerini öğrenirken dahilik ile deli
Ünlü yazar R. kırk birinci yaş gününde, gönderenin kim olduğu bilinmeyen bir mektup alır. "Beni hiç tanımamış olan sana..." diye başlayan bu mektup ile, tek taraflı yaşadığı aşkı yirmi sayfaya sığdıran, uçurumun eşiğindeki bir kadının iç dünyasına yolculuk yapar. Sevildiğini bilmeden geçirdiği yıllar gözlerinin önünden geçerken, kendi içinde cevaplayamadığı sorularla baş başa kalır. Eşine az rastlanır psikolojik çözümlemeleri ve naif dili ile fırtınalı, platonik bir aşkı anlatan Stefan Zweig, bu öyküsüyle
Tükendi
Toplam 127 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4